Ana içeriğe geç

Bir simge dünya seyahatinde

Bir zamanların Berlin Duvarı’nın parçaları tüm kıtalara yayılmış durumda – Yakın tarihin elle tutulur kalıntıları.

22.10.2014
© Vincent Kessler/Reuters - Berlin Wall

Bir zamanlar böylesine nefret uyandıran bir yapının bu kadar rağbet görmesi başlı başına şaşırtıcı birşey. Kaliforniya’da Simi Valley’de bulunan Berlin Duvarı parçası halinden gayet memnun. Bulunduğu noktadan Pasifik Okyanusu’na harika bir manzara görünüyor. Rüzgar ve yağışa karşı özel bir koruyucu sürülmüş üzerine. Bir kaideyle de yerin neminden korunuyor. Üzerinde kelebek grafitisiyle, “Free” olması muhtemel silikleşmiş bir yazının göründüğü anıtın korunması için ne gerekliyse yapılmış.

Açık bir özgürlük mesajına da ihtiyacı yok aslında, Duvar’dan bir parça kendi mesajını vermeye yetiyor. Derhal insanın gözünün önüne yaşanan sahneler geliyor: Duvarın üstüne çıkmış, birbirine sarılan, o anı yaşadıklarına inanamayan insanlar. Tüm dünyayı etkileyen sahneler. 9 Kasım 1989 günü Duvar demokrasinin zaferinin evrensel işareti haline geldi.

Ama yeniden birleşen Almanya’da çoğu insanlar Duvar’ı bir daha görmek istemiyordu. Onlar için Duvar, parçalanmış ailelerin ve dağılan düşlerin simgesi, eski rejimin taşa dönüşmüş haliydi. Berlin’in ortasından geçen bir yara iziydi. Yaralanmışlıklar geçmese bile yara izinin durmaması gerekiyordu.

Buna karşılık Duvar yurt dışında kült objeye dönüştü. SED Diktatörlüğünü Araştırma Vakfı’nın “Dünyada Berlin Duvarı” isimli yayınında belirtildiği üzere, daha 10 Kasım 1989’da dünyanın çeşitli yerlerinden sınır tesisinin paçalarını satın alma istekleri gelmeye başlamıştı. İki Almanya’nın geçmişine nasıl yaklaşılacağı konusunda başlayan (bugün de devam eden) tartışmalara doğru bir ilk adımdı bu – ve de Duvar’ın çıkacağı dünya seyahatinin ilk işaretiydi.

İrili ufaklı parçalar bugün tüm kıtalara gitmiş durumda. Araştırma Vakfı dünya üzerinde 146 yerde parçaların bulunduğunu saptamış. Sadece ABD’deki Duvar parçası uzunluk bakımından Berlin’de bulunandan daha fazla. Komünizmin sonunun gelmesine en çok tezahürat gösterilen yerde bu yenilginin simgesine ilgi de o derece büyük olsa gerek. Ama ister Washington’da olsun, ister Yokohama veya Buenos Aires’te, Duvar her yerde diktatörlüğün yenilmesini ve özgürlüğe kavuşmayı temsil ediyor.

“Duvar sahipleri”nin birçoğu sanatçılar oldu. Belki de yapının simgesel bakımdan çarpıcı gücünü anladıkları ve yeni anlamlar yüklenmeye müsait potansiyelini gördükleri için. Mesela Ludwik Wasecki Breslau yakınlarındaki bir köyde bulunan arazisinde geniş bir anma mekanı yaratmış. Duvar parçalarının aralarına kendi enstalasyonları dağılmış durumda. Ama bu çok dikkat çekmiş bir çalışma olmamış. Ya da Endenozyalı sanatçı Teguh Ostenrik’in dört Duvar parçasını Jakarta’ya gemiyle götürmesi olayı. Planladığı projeyi tamamlayamamış. Devasa beton parçaları hala evin girişindeki bahçesinde duruyor.

Müzelerin çevresinde yer bulan Duvar parçalarına ilgi çok daha fazla, mesela Londra’daki Imperial War Museum’un veya Lausanne’daki Olympisches Museum’un önündekiler. Yerleştirme için tercih edilen başka yerler de parklar ve meydanlar. Bazen buralar Almanya’yla bağlantıyı isimlendirmeye yansıtıyorlar. Berlin–Paris kardeş şehir ilişkisi vesilesiyle Fransa’nın başkentine getirilen parçanın bulunduğu yer “Esplanade du 9 novembre 1989”.

Latin Amerika’da ve Orta ve Doğu Avrupa’daki başka yerlerde de Duvar anıtları ülkelerin kendi diktatörlük geçmişleriyle ilişkilendiriliyor. Duvar stellerini koymak için Solidarnosc’un doğduğu yer olan Danzig Tersanesi’nden veya neredeyse 20 yıllık Pinochet diktatörlüğünden kurtulan Şili’den daha uygun yerler olabilir mi? Başkent Santiago’da ilginç bir şekilde 1992’de yaşanan olayla, bugün Doğu Almanya (DAC) rejimine karşı hala devam eden hukuki değerlendirme arasında kesişme söz konusu. Alman Büyükelçi Wiegand Pabsch, elçilik binasının önünde duran Duvar anıtına bakarken DAC’nin eski devlet başkanı Erich Honecker’in Moskova’daki Şili büyükelçiliğine sığınmasını talihsiz bir olay olarak hatırlatıyor.

Dünyanın çeşitli yerlerinde Duvar parçalarının anlamları çeşitleniyor: kişisel anılar, eğitim ve kültür varlığı, siyasal simge. Bazılarıysa sadece pazarlamaya hizmet ediyor. Bazı firmalar Duvar parçalarının lobi çalışmalarında iyi gideceği fikrini edinmiş. Daimler-Benz iş ortaklarına Duvar parçaları hediye ettiğinde bunlardan biri de Bill Gates’e ulaşmış. Ve Portland’da bir lokanta, gayet rahat bir şekilde “Baltık sahillerinin en iyi istiridyesi”yle ve Berlin Duvarı’ndan bir parçayla tanıtım yapabiliyor. Lokanta sahibinin Duvar parçasını nasıl elde ettiğiyse meçhul.

Genelde de parçaların dünyaya yayılması dolambaçlı yollardan olan birşey. Duvar’ın yıkılışının hemen ardından sınırın parçalarına talip olan Alman çok az çıktı. Eski Alman Şansölyesi ve Batı Berlin belediye başkanı Willy Brandt bu konuda uyarı yapanlardan biriydi. Geçiş döneminin yöneticileri yurt dışından gelen talepleri, eski sınır tesislerinin yıkımının getireceği yüksek maliyetin önemli bir kısmını karşılama imkanı olarak gördüler. Pazarlama konusu bir firmaya devredildi. Berlin ve Monaco’da yapılan açık artırmalar Duvar ticaretini daha ileriye götürdü.

Gerçeğin farkına ancak daha sonraları varıldı: Geçmişi anmak için mekanlar gerekliydi. Kentte komşu semtin bir zamanlar başka devletin toprağı olduğunu insanların tasavvuru pek almıyordu. Bugün bu gerçekliği insanların kavrayabileceği tek yer, geçtiğimiz yıllarda etkileyici bir hatırlama alanının oluştuğu Bernau Caddesi.

Duvar dünyaya dağılırken Almanya’ya da gelen bir şey oldu: Japonya’nın yeniden birleşmeden sonra Almanya’ya hediye ettiği binlerce kiraz ağacı sınır hattına dikildi.