Ana içeriğe geç

„Uyuşmazlıklarda Açık Yüreklilik“

Rejisör Nuran David Calis, Nibelungen Destanı, toplumsal uyuşmazlıklar ve Türk -Alman ilişkileri hakkında konuştu.

03.08.2017
Nuran David Calis: „Almanya'nın tarihine ait onca şey var“
Nuran David Calis: „Almanya'nın tarihine ait onca şey var“ © dpa

Ermeni, Yahudi ve Türk kökenli yönetmen Nuran David Calis, günümüz Alman tiyatrosunun en rağbet gören yaratıcı isimleri arasında anılıyor. Calis, Ağustos 2017'deki Worms Nibelungen Tiyatro Festivali için ikinci kez oyun sahneliyor. Sanatçının başarısız temmuz darbesinden bu yana Türkiye'nin geçirdiği gelişmelere ilişkin tartışmayı sahneye taşıyan „İstanbul“ oyunu İlkbaharda Köln'de prömiyer yaptı. „İstanbul“ aynı zamanda, Calis'in aşırı sağcı ve İslamcı terörle hesaplaştığı üç bağımsız bölümden oluşan oyun dizisinin sonuncusu.

Sayın Calis, Nibelungen Destanı ile sanatsal bir hesaplaşmanın sizi cezbeden yönü nedir?

Bu efsane şu anda çok güncel olan uyuşmazlıkların adeta bir mavi kopyası gibi. Nibelungen Destanı; arzuları, rüya ve kabuslarıyla insanın ne derece yanılabilir olduğunu gösteriyor bize. Nibelungen Destanı'nda günümüzde çok güncel olan bir uyuşmazlık anlatılıyor: Var olan bir toplum, başka bir grup tarafından yerinden edilme korkusu yaşadığında nasıl bir tepki gösterir? Nibelung Destanı bize gösteriyor ki; eğer korku ve şiddet içeren bir tepki verirse bu, bir zamanlar kurulmuş o toplumun yok oluşunun başlangıcı demektir. 

Sanat ettik siyasette oldugu gibi, Esas İtibariyle aynı şey Geçerli beri Yaşamda: İlişkiler, insanın uyuşmazlıklardan kaçınması yüzünden bozulur.
Nuran David Calis, Rejisör

„AKKOR. Arabistanlı Siegfried  (GLUT. Siegfried von Arabien)“ oyunuyla Worms Tiyatro Festivali için  bir kez daha Albert Ostermaier'in yazdığı bir eseri sahneliyorsunuz. Ostermaier bu oyunda klasik Nibelungen mevzusuyla Birinci Dünya Savaşı'nı birbirine bağlıyor.       

Albert, Siyasal Cihat kurgusunun Yakın Doğu'ya batılı güçler tarafından taşındığı görüşünü işliyor. Bu yaklaşım; „GLUT“ta anlatılan, Alman ajanlarının, Birinci Dünya Savaşı sırasındaki -tarihsel belgelenmiş- misyonu sayesinde de görünürlük kazanıyor. Ajanların görevi, terör ve acı sayesinde bölgeyi istikrarsızlaştırmaktı. Alman İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu, Müslüman halkları üçlü itilaf güçlerine karşı birleştirmek istiyorlardı. Günümüzde en vahim biçimini yaşadığımız Siyasi Cihat, daha o zamanlar araç olarak kullanılmıştı.

„GLUT. Siegfried von Arabien“oyunundan prova görüntüleri: „Savaş ve barış, ihtilaller ve hayaller“
„GLUT.“oyunundan prova görüntüleri: „Savaş ve barış, ihtilaller ve hayaller“ © dpa

Bir başka röportajda „ Nibelungen Destanı, Alman ruhunun DNA'sı gibi“ demişsiniz. Bu tespite nasıl varıyorsunuz?

Almanya'nın tarihine ait onca şey var: Savaş ve barış, ihtilaller ve hayaller. Üçüncü göçmen neslinin bir ferdi olarak benim açımdan Almanya'nın nasıl vücut bulduğunu ve bugün ne olduğunu araştırmak müthiş büyüleyici bir şey. Birçok genç demokrasiye baktığımda şöyle düşünüyorum: Bugünkü Almanya'nın ekseriyetiyle benim gözümde olduğu kadar güzel bir ülke olmak için, daha çok yol almak gerekebilir.

Anne-babanız Almanya'ya Türkiye'den geldi. Türk-Alman ilişkilerindeki güncel kriz onları nasıl etkiliyor?     

Ben de, bundan kısa bir süre önce bir röportajda Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasetiyle eş tutmamak gerektiği uyarısında bulunan Orhan Pamuk gibi düşünüyorum. Türkiye nüfusunun Erdoğan'ın siyasetine ortak olmayan diğer yarısını yalnız bırakmamamız gerekir. Türkiye ile aramdaki bağlarımı koparmıyor, köprüleri atmıyorum; Türkiye'deki ailemi ve dostlarımı ziyaret etmeye yönelik her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorum. Sanat ve siyasette olduğu gibi, yaşamda da esas itibariyle aynı şey geçerli: İlişkiler, insanın uyuşmazlıklardan kaçınması yüzünden bozulur. Ve ilişkiler, insanlar aralarındaki uyuşmazlıklarda açık yürekli davrandıkları sürece gelişir. Benim açımdan tiyatro, izleyicinin kendi fikrini oluşturabilmesi için, dünyadaki tüm uyuşmazlıkların dahil edilmesinin zorunlu olduğu bir yer

Tarabya Kültür Akademisi: „Orada konuk olmak benim için büyük bir bahtiyarlıktı.“
Tarabya Kültür Akademisi: Orada konuk olmak benim için büyük bir bahtiyarlıktı. © dpa

Türkiye ile aranızdaki köprülerden biri de, Alman Büyükelçiliği yönetimindeki Tarabya Kültür Akademisi'nin konuğu olarak 2015'te İstanbul'da geçirdiğiniz zamandı. Bu zamanı nasıl yaşadınız?

Tarabya'da yoğunlaşmış sanatsal çalışma yürütebilmek; üstelik Goethe Enstitüsü tarafından eşlik edilen düzenli görüşmeler aracılığıyla da Kültür Akadamisi'nin diğer bursiyerleri ile görüş alışverişinde bulunmak, benim için büyük bir bahtiyarlıktı. Bu sayede Türkiye'deki sanat ve kültür dünyasına uzanan yeni bağlantılar buldum ve İstanbul'un ne kadar çok yönlü ve ne derece dünyaya açık bir kent olduğunu, bu şekilde bizzat yaşayabildim. 

Tiyatro dünyası ile din arasındaki samimi buluşmayı teşvik eden saygın bir ödül olan Ludwig Mülheims Tiyatro Ödülü, Kasım 2017'de size verilecek. Sizin çalışmalarınızda din ne tür bir rol oynuyor?

Tiyatro benim açımdan öncelikle fizikötesidir. Günlük hayatın sınırlarını aşan fizikötesi konuları, insan tiyatroda ele almazsa başka nerede ele alabilir ki? Tiyatro, biz insanların yanıtını bulamadığı sorulara da eğiliyor. Ve bilhassa dini konularla yüzleşme, hayatımızın özünü oluşturan büyük bütünün anlamına hiç olmazsa yaklaşabilmemiz için önem taşıyor