Ana içeriğe geç

Doğanın derinlerine dalış

Tür çeşitliliği araştırması: Köklü Senckenberg Cemiyeti, biyoçeşitliliği çok farklı boyutlarda ele alıyor. 

Ralf Isermann Ralf Isermann, 24.10.2024
Frankfurt Senckenberg Müzesi’nde sahte palyaço balıklı model
Frankfurt Senckenberg Müzesi’nde sahte palyaço balıklı model © Senckenberg/Tränkner

Hâlâ keşfedilmemiş deniz canlıları var mı? Senckenberg Doğa Araştırmaları Cemiyeti’ndeki bilim insanları bu düşünceden yola çıkıyor. Onlar Aralık 2024’e kadar Atlantik Okyanusu’nda Kuzey Afrika ve Güney Amerika arasında inceleme yapacak “Meteor” araştırma gemisiyle yapılan keşif gezisinin bir parçası. Ekip, yeni hayvan türleri de keşfetmek için 6.000 metre derinliğe kadar araştırmalar yapmak istiyor. Bu, 1817 yılında kurulan ve Leibniz Topluluğu üyesi olarak dünya çapında en önemli araştırma kurumlarından biri olarak kabul edilen cemiyetin güncel bir projesi. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Senckenberg Cemiyeti bir zamanlar Frankfurt am Main şehrinin vatandaşları tarafından kuruldu. Cemiyet, günümüzde Avrupa’nın en büyük doğa müzelerinden biriyle birlikte, Görlitz ve Dresden şehirlerindeki diğer kamu destekli müzeleri de yönetiyor. Üç müze, ziyaretçilerin doğaya ilişkin sorularını yanıtlarken, sekiz Senckenberg Araştırma Enstitüsü ise biyoçeşitliliğe dair yeni bulgular topluyor. Böylece bilim insanları iki yıl önce ilk kez, çayırlardaki tür çeşitliliğinin farklı menfaat grupları için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyabildi. Bilim insanı çalışan Sophie Peter, “Bölge halkından turizm sektörüne kadar, sorular yönelttiğimiz tüm grupların yüksek biyoçeşitlilikten fayda sağladığını tespit ettik”, diyerek durumun altını çiziyor. 

Bu tür projeler, cemiyetin iç tüzüğüyle tam anlamıyla bir uyum içinde. Tüm bunlar, biyoçeşitliliğin ve insan faktörünün dünya sisteminin gelişimindeki rolünün geçmişten geleceğe araştırılması gerekliliğini ortaya koyuyor. İnsana ve doğaya yönelik tehlikelerin analizi de bu kapsam dahilinde bulunuyor. Senckenberg Frankfurt Biyoçeşitlilik ve İklim Araştırmaları Enstitüsü (SBiK-F) ve Müşterek AB Projeleri Ortak Kurumları “FirEUrisk” araştırmacılarından oluşan bir ekip, önümüzdeki on yıllarda tüm Avrupa’da orman yangını tehlikesinin belirgin şekilde artacağını tespit etti. Başyazar Jessica Hetzer, “Tahmin ettiğimiz senaryoların içinde en düşük CO2 artışı olanında bile yaz mevsimindeki havaya bağlı ortalama orman yangını tehlikesi 2050 yılına kadar tarihsel ortalama değere kıyasla yüzde 24 oranında artacak”, diyor.