Ana içeriğe geç

Enerjide dönüşümüne 
giden uzun yol

Sürdürülebilir enerji üretimine geçiş Almanya’da 1970’lerden bu yana önemli bir hedef.

20.03.2014
© Daniel Schoenen/Look - Energy

1976

Rüzgar enerjisi deneyi

Rüzgar enerjisinin, fosil enerjiya bağımlılığı azaltacak bir seçenek olarak kabul edilmesinin ilk başlangıcı 1970’li yıllardaki petrol krizi değil. 1976 yılında teknolojik bir sıçrama amaçlandı. Federal Alman Araştırma Bakanlığı 100 metre yükseklikte ve 340 ton ağırlığındaki büyük rüzgar türbininin (Growian) Kuzey Almanya’da inşa edilmesini karara bağladı. Pek çok ertelemenin ardından sözkonusu türbin 1983 yılında tamamlandı fakat başarısız bir sonuç verdi. Growian 1988 yılında söküldü.

1984

Enercon’un ilk adımları

1984 yılında Frizya bölgesinden bir teknoloj meraklısı olan Aloys Wobben garajında bir rüzgar motoru geliştirdi. Kurduğu firma Enercon önce Wobben’in 1992 yılında yeni rüzgar tirbünlerinin daha iyi ve güvenilir şekilde çalışmasını sağlayacak dişli takımına ihtiyaç duymayan bir rüzgar türbini icat etmesine kadar orta ölçekli bir şirket boyutuna ulaştı. Bu gelışmenın de katkısıyla firma bugün dünya pazarında alnındaki en önemli şirketler arasında yer alıyor.

1987

Elektrik ağında ilk rüzgar parkı

24 Ağustos 1987’de Schleswig-Holstein eyaletinin batı kıyısına yer alan Kaiser Wilhelm Koog’da ilk Alman rüzgar enerjisi parkı hizmete girdi. Kapasiteleri on ila 25 kilowatt arasında değişen 32 farklı rüzgar türbini bugün de Kuzey Denizi rüzgarlarını elektrik enerjisine dönüştürmeye devam ediyor.

1990

Çatılardan gelen enerji

“1000 Çatı Programı” olarak da adlandırılan proje hayata geçti. Tüm Almanya çapında toplam kapasiteleri 6 megawatt’a ulaşan toplam 2550 binanın çatılarına fotovoltaik güneş pili panelleri yerleştirildi. Saf güneş enerjisi.

1991

Yenilenebilir enerji
 yasası


Elektrik Enerjisi Tedariği Yasası 1991 yılı 1 Ocakta uygulamaya koyuldu. İlk defa bu yasayla büyük elektrik dağıtım şirketleri, yenilenebilir enerji kaynaklarından (hidroelektrik, rüzgar, güneş, metan, biyogaz ve biyokütle kaynaklı enerjiler) elde edilen elektiriği belirlenmiş fiyatlarla satın almakla yükümlü kıldı. Bu karar yeşil enerjinin elektrik ağına katılımını kolaylaştırdı. Bu yasa 2000 yılında hayata geçirilecek olan Yenilenebilir Enerjiler Yasası’nın öncüsü niteliğindeydi.

1992

Rio’da dünya zirvesi

Brezilya’da yapılan 1992 Birleşmiş Milletler Kalkınma Konferansı iklim değişikliği tehdidini küresel bir mesele haline getirdi. 1990’ların sonuna dek Almanya’daki rüzgar türbinlerinin sayısı on katına çıktı; yeni güneş panelleri ve finansman modelleri geliştirildi.

2000

Çığır açan enerji yasası

Federal Hükümet nükleer alanda sağlanan konsensüs çerçevesinde Almanya’nın dört nükleer enerji tedarikçisiyle yaptığı anlaşmayla, belli miktarda elektrik üretiminden sonra nükleer santrallerin kapatılmasını karara bağladı. 1 Nisan 2000 tarihinde Yenilenebilir Enerjiler Yasası (EEG) yürürlüğe girdi. Tedarikçilerin işletmeye başlama tarihinden itibaren 20 yıllığına hak kazandığı taban fiyat sübvansiyonları bu yasayla daha net bir şekilde tanımlandı, taban fiyatların yüksltilmesiyle fotovoltaik enerjinin ve jeotermal enerji gibi teknolojilerin teşvik edilmesi amaçlandı. Şebekeye katılmada ve hat tahsisisinde yenilenebilir kaynaklardan elektriğe öncelik verilmesi yasayla güvence altına alındı. EEG yenilenebilir enerjiler alanının genişlemesi için hala itici bir güç sağlamakta. Bu yasa bu süreç içerisinde bizzat önemli bir ihracat ürünü haline geldi: Günümüzde tüm dünyada toplam 65 ülke EEG örneğinden yola çıkan teşvik sistemlerini devreye soktu. 2000 yılından bu yana EEG üç önemli yasa değişikliğine sahne oldu (EEG 2004, EEG 2009, EEG 2012).

2010

2050’ye bugünden bakış

Federal Hükümet 2010 Eylülünde ilk kez kapsamlı bir enerji konsepti ortaya koydu. Bu konsept, Alman enerji ve iklim politikasının en önemli hedeflerini ve önlemlerini tanımlıyor ve böylece Almanya’da 2050’ye uzanan süreçte enerjide dönüşümün çerçevesini sunuyor: Daha az sera gazı, daha fazla enerji verimliliği ve temel olarak yenilenebilir enerjiler.

Köprü olarak nükleer enerji

28 Ekim 2010’da nükleer enerji yasasında yapılan değişiklikle nükleer santrallerinin hizmet süreleri uzatılarak nükleer enerjilerin köprü teknolojiler işlevi görmesi yoluna gidildi. 1980 öncesinde hizmete giren yedi nükleer santrale sekiz, geri kalan santrallere ise 14 yıllık bir ek hizmet süresi tanımış oldu.

İlk açık deniz rüzgar parkı

27 Nisan 2010 tarihinde ilk Alman açık deniz rüzgar parkı olan alpha ventus hizmete girdi. Bu park Kuzey Denizi’ndeki Borkum adasının yaklaşık 45 kilometre kuzeyınde yer alıyor ve yıllık ortalama 267 gigawatt/saat elektrik üretiyor. Bu miktar yaklaşık 70.000 hanenin yıllık elektrik ihtiyacına denk.

2011

Fukushima’ya verilen tepki

2011 Mart’ında Fukushima’da gerçekleşen reaktör felaketinin başlangıcının hemen ardından Federal Alman yönetimi nükleer enerjisiye veda sürecini hızlandırma kararı aldı. Öncelikle Almanya’nın en eski yedi nükleer santrali ve güvenlik riski fazla olan Krümmel santrali için üç aylık bir nükleer moratoryum ilan edildi. Kısa süre içerisinde bir reaktör güvenliği komisyonu ve buna ek olarak nükleer enerjiye veda etme projesini gerekçelendirmek üzere daha güvenli bir enerji üretimine yönelik bir etik komisyonu kuruldu. 6 Haziran 2011 tarihinde Federal Bakanlar Kurulu 2022 yılına dek aşamalı olarak nükleer enerjiye veda edilmesini ve buna paralel olarak çevre dostu, sürekliliği sağlanmış ve bütçeleri zorlamayan bir enerji tedarikini geliştirmeyi karara bağladı. Bu kararlar 2010 sonbaharında ortaya koyulan enerji konseptiyle birlikte yeni enerji çağına gidiş yolunu gösteriyor.

En büyük güneş parkı

Almanya’nın en büyük güneş enerjisi parkı Güney Brandenburg’da yer alan Meuro’daki eski açık linyit madeni arazisinde 70 megawattlık kapasitesiyle hizmete girdi. Bu güneş enerjisi parkı 220 futbol sahasına denk büyüklüğüyle 150 hektarlık bir alana yayılıyor.

2012

EEG’nin yeni sınavı

Günümüzde Almanya’da üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 23,5’i yenilenebilir kaynalardan. 2000 yılında bu miktar yalnızca yüzde 6,2 idi. EEG ile teşvik edilen yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik sayesinde 146 milyon tonluk sera gazı salımı önlenmiş oldu. Öte yandan 2012 yılında geçirdiği revizyona rağmen EEG hala eleştiri oklarına maruz kalıyor. Bunun en önemli nedeni, EEG’nin ekonomi çevrelerinin ve tüketicilerin yükünü artıran maliyet dinamiği.

İstihdam dinamosu olarak yeşil 
teknolojiler

Çevre sektörü, günümüzde Almanya’da en hızla büyüyen sektörlerden biri. Tahmini olarak 380.000 kişi yeşil teknolojiler alanında çalışıyor. Alman şirketleri yenilenebilir enerjiler konusunaki pek çok alanda teknolojik açıdan öncü konusunda olsa da başta Çin olmak üzere uluslararası alanda gittikçe yükselen bir rekabetle karşı karşıya.

2013

Enerjide dönüşüm hedefi

Koalisyon partileri CDU/CSU ve SPD koalisyon protokolünde “enerjide dönüşüm”ü yasama dönemlerinin merkezi projelerinden biri ilan ettiler.

2014

EEG 2.0

EEG’de gerçekleştirilen reform doğrultusunda yenilenebilir enerjilerin maliyet verimliliği ve planlanabilirliği merkezi konu haline geldi. Yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin payının 2025 yılına kadar yüzde 40’dan yüzde 45’e kadar çıkarılması hedefleniyor.