Ana içeriğe geç

“Sadece İstememiz Gerekiyor”

COP27: İklim değişikliği ile mücadele nasıl olmalı? IPCC Değerlendirme Raporu insanlığın önündeki seçenekleri özetliyor.

Klaus Lüber, 07.11.2022
Şarm El-Şeyh COP27'ye ev sahipliği yapacak.
Şarm El-Şeyh COP27'ye ev sahipliği yapacak. © Repina Valeriya/AdobeStock

İklim değişikliği tüm hızıyla devam ediyor ve insanlar da buna ayak uydurmak zorunda. Çünkü artık durdurulması mümkün değil, en iyi ihtimalle yavaşlatılabilir. Küresel ısınmanın 1,5 santigrat derece ısınması (Paris Anlaşması'nın ideal hedefi), yaşam koşullarının büyük ölçüde değişmesine yol açacaktır. Halihazırda ölçülen sanayi öncesi dönem seviyesinin 1,2 derece üzerinde bile, dünyanın çoğu yerinde yıkıcı etkiler gözlemlenebiliyor Profesör Hans-Otto Pörtner, “Halihazırda 3,6 milyar insan dünyanın iklim değişikliğinin etkilerinden büyük ölçüde zarar gören bölgelerinde yaşıyor” diyor. “Bunlar, şu anda çeşitli ülkelerde paralel olarak yaşadığımız haliyle fırtınalar, seller veya kuraklıklar olabilir” diyen Pörtner, bun rağmen de bu risklere nasıl hazırlanılacağı konusunda çok az kafa yorulduğunu söylüyor.

Profesör Hans-Otto Pörtner, IPCC
Profesör Hans-Otto Pörtner, IPCC © picture alliance/dpa

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Çalışma Grubu II'nin eş başkanı olan Pörtner'in Şubat 2022'de yayınlanan “İklim Değişikliğinin Sonuçları, Uyum ve Kırılganlık” başlıklı kısmi raporu, iklim değişikliğinin yeryüzüne neler yaptığını ve hangi ekosistemlerin özellikle etkilendiğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda insanların mümkün olduğunca fazla zararı önlemek için neler yapması gerektiğini de ortaya koyuyor. Söz konusu kısım, altıncı IPCC Değerlendirme Raporu'nun ikinci bölümü. Birinci bölüm iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ele alırken, üçüncü bölüm emisyonları sınırlandırmanın yollarına odaklanıyor. “Raporumuzda, her şeyden önce iklim değişikliğine karşı kalkınmayı tetiklemek için hangi seçeneklere sahip olduğumuzu göstermek istedik” diyor Pörtner.

İklim Değişikliği Karşısında Savunmasız Kalan İnsanlık

Çünkü insanlık savunmasız. Daha şimdiden, dünyanın sıcak yaz günlerinde insanların hayatta kalmasının zor olduğu coğrafyalar var. Yüksek sıcaklık ve yüksek nemin bir araya gelmesi, dışarıda bulunmayı hayati tehlike haline getiriyor. Pörtner, “Ve bu gidişat daha da kötüleşecek," diye uyarıda bulunuyor. “11.000 yıl önce yarattığımız yaşam alanının büyük bir bölümünü yok etme sürecindeyiz” diyen Pörtner, meselenin sadece yaşamı tehdit eden sıcaklıklar olmadığını, aynı zamanda bize içme suyu ve gıda sağlayan tüm ekosistemlerin de çöküşünün söz konusu olduğunu söylüyor .

Bunu başarabiliriz, sadece istememiz gerekiyor.
Profesör Hans-Otto Pörtnerc, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli IPCC

Raporun gösterdiği bir diğer husus da şu: Her onda bir derecelik küresel ısınmayla eylem seçeneklerimiz de azalıyor. Mevcut modellere göre, insanlar için risklerin orta düzeyden yüksek düzeye çıktığı sınır tam olarak 1,5 derece. Raporda, dolayısıyla mevcut 2.7 derecelik küresel ısınma oranının, potansiyel tehlikede büyük bir artış anlamına geldiği ve bunun da batılı sanayi devletlerinin yaşam tarzlarını yeni koşullara ne kadar acilen uydurmaları gerektiğini gösterdiği belirtiliyor. En önemli tedbirlerden birinin doğal yaşam alanlarının korunması olduğu ve eylem yeteneğini koruyabilmek için doğal alanların yüzde 30 ila 50'sinin korunmasının gerektiği ifade ediliyor. “Ama bunu yapabiliriz, sadece istememiz gerekiyor” diyen Pörtner, “Olumlu eylem seçeneklerimiz mevcut, ancak bunları genellikle yerelde ve yerli topluluklarda bulmak mümkün. Onlardan bir şeyler öğrenmeliyiz” diye ekliyor. 

Sanayileşmiş Ülkelerdeki Yaşam Tarzı Değişmeli

Batılı sanayi ülkeleri için bunun, önceki kaynak israfına yol açan yaşam tarzından uzaklaşması anlamına geliyor. Şüpheci yaklaşanların iddia ettiği gibi büyük bir refah kaybı tehlikesi yok. Bu husus, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına ilişkin üçüncü IPCC kısmi raporunun koordinatör başyazarı olan finans uzmanı Silvie Kreibiehl örneğin buna dikkat çekiyor.   Kreibiehl'e göre, Almanya gibi ülkelerde halkın geniş çaplı bir refah kaybına yol açmadan emisyonların yüzde 40 ila 70 oranında azaltılması mümkün. İklim değişikliğinin finansmanı konusunda da iyimser  bir tavır sergileyen Kreibiehl, başarılması gereken şeyin sadece özel sermaye akışını en acil ihtiyaç duyulan yerde, yani gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde teşvik etmek olduğunu söylüyor. Kreibiehl ekibiyle birlikte, Paris iklim hedeflerine ulaşmak için yeşil dönüşümün finansmanının ne ölçüde artması gerektiğini hesaplamış. “Üç ila altı arasında bir faktöre ulaşıyoruz. Bu da sermaye piyasası için pek fazla değil” diyen Kreibiehl sonuç olarak; harekete geçme aciliyetinin arttığını, ancak aynı zamanda hangi somut adımların atılması gerektiğinin de daha önce hiç olmadığı kadar net olduğunu belirtiyor.

COP27 ile ilgili en önemli bilgilere buradan ulaşabilirsin.

© www.deutschland.de