Ana içeriğe geç

Almanya’nın yeni haleti ruhiyesi

Yumuşak tonlar, derin duygular: Bu günlerde Alman radyolarında sık sık melankolik genç adamların şarkıları kendine yer buluyor. Peki ama neden?

04.04.2017
© dpa - Max Giesinger

Almanya. Almanya’nın yeni melankolikleri 30’lu yaşlarındaki sempatik genç adamlar. Adları Tim Bendzko, Matthias Schweighöfer, Max Giesinger, Mark Forster, Andreas Bourani, Johannes Oerding, Philipp Poisel, ve Max Prosa. Herhangi birinin hayranlarından biriyle selfie çektirmeyi reddedeceğini tahayyül etmek mümkün değil. YouTube’un ünlü yorumcuları bu adamların müziğinin ne kadar dürüst, acı yüklü ve dokunaklı olduğundan dem vuruyor. Fakat aslında burada söz konusu olan bestelerin kendisi değil: Melankoli bu şarkıların güftelerinde hayat buluyor. Bu şarkıların verdiği duygu adeta birinin içlerine tüm kalbini boşaltmış olduğu. Dinleyiciler de bir dolu çaresizlik ve araya sıkışan biraz umudun şekillendirdiği şarkıların mısraları arasından kendi duygularını en iyi anlatanları arıyor.

“Bu fırtınada nasıl olduysa seni eve yuvaya taşıdım / Ama orası neresi, onu da bir gün anlayacağım“, mısraları bu melankoliklerin en yeni temsilcisi Matthias Schweighöfer’e ait. Aynı zamanda oyuncu olan Scweighöfer (“Keinohrhasen” adı filmde oynadı), kısa süre önce “Lachen Weinen Tanzen” (Gül, Ağla, Danset) başlıklı ilk albümünü yayınladı. Tim Bendzko da “Winter” (Kış) şarkısında şöyle dile geliyor: “İnsan nasıl kalbinin donmasını engelleyebilir? / İşte kış geldi çattı / Bense nasıl böylesine donuklaştım / Kurşun zincirler boyu adrenalin / Kış yanlış şarkıyı çalıyor”

Huzursuz zamanlarda güvenli bir liman

Şarkılarını kendileri yazan bu melankolik müzisyenler ironiyle kendi duygularına asla mesafe almıyorlar. Kendi duygularıyla alay edemeyecek olmalarının en basit nedenlerinden biri, bunu yaptıkları takdirde kendi duygularını sevenlerinin içinde bulunduğu duygu halinin üstüne çıkararak onlarla bağlarını yitirecek olmaları. Dolayısıyla Philipp Poisel hareketli bir org eşiğinde şu mısraları söyleyebiliyor: “Bana hayatı anlat / Nasıl yaşamalı bilemiyorum”.

Aslında Almanya’da bu müziğin neden bu kadar çok seveni olduğunu açıklayan çok geçerli bir neden var: Bu müziğin siyasi gerilimin yükseldiği bir dönemde sunduğu güvenli liman. Burada yalnızca duygulara yoğunlaşılıyor. Çatışmalı konuların yakınından bile geçilmiyor. Burada tartışmaya değil sarılıp sokulmaya yer var. Bu anlamda bu şarkıların güfteleri önemli bir işlevi yerine getiriyor ve insanları birleştiriyor. Herkes zaman zaman üzgündür, kendini bu hayata hazır hissetmez ya da aşk özlemi çeker. İşte kimi zaman kiç bir şarkı toplumun asgari müşterekte uzlaşı zeminini oluşturabilir. Çello eşliğinde.

© www.deutschland.de