Ana içeriğe geç

„Çoğulcu bir Türkiye İçin“

Almanya Türk Toplumu Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu'yla kutuplaşmalar, insan hakları tartışmaları ve Almanya'daki Türklerin tavrı üzerine bir röportaj.

19.05.2017
© dpa - Gökay Sofuoğlu

Sayın Sofuoğlu, Türkiye'de başkanlık sisteminin uygulanması konusunda yapılan halk oylamasında, Almanya'da yaşayan Türklerin çoğunluğu anayasa değişikliğinden yana tavır aldı. Bu, daha şimdiden muhalefetin ve aynı zamanda gazetecilerin de haklarını sınırlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve şimdiki Türk hükümetinin siyasi rotasını onaylıyor. Bu rotanın Almanya'da yaşayan Türkler tarafından kabul edilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

Bir yandan şunu açıklamak zor: Almanya'da barışçıl-demokratik bir temel düzen içinde yaşayan insanlar neden Türkiye için böylesine bir otokratik devlet biçimi arzu ediyorlar? İnsanları buna yönlendiren şey, elbette Türkiye tarafından hızlandırılan şiddetli kutuplaştırmaydı. "Hayır" oyu vermek isteyenler vatan haini, hatta terörist olarak damgalandılar. Bu kutuplaşma için örneğin, hükümet partisi AKP'nin yurtdışı örgütü sayılan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD), örgütsel yapılanmasını ve parasal kaynaklarını ustaca kullandı. Ama aynı zamanda Türklerin Almanya'da bugün hala karşılaştıkları ayrımcılık deneyimleri de mutlaka bir rol oynadı. Bazıları için Türkiye'deki başkanlık sistemi oylaması kesinlikle bir tür protesto seçimiydi de.

Almanya Türk Toplumu (TGD) neden başka bir duruş sergiledi? Siz anayasa referandumunun öncesinde "Hayır" çalışması yürüttünüz.

Biz Türkiye'deki Temmuz 2016 darbe teşebbüsünü kesin bir biçimde kınadık ve halkın darbecilere karşı ayağa kalkmasını yürekten takdir ettik. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a insanların bu güçlü sahip çıkışını değerlendirmesi ve demokratikleşme sürecini hızlandırması çağrısında bulunduk. Bunun tam tersi oldu: Erdoğan, başarısız darbe girişimini kendi güç tekelini genişletmek için kullandı. Referandumun sonucu, bu güç tekelinin yasal hale gelmesi; ve ayrıca değişiklikten sonra yeniden partili olması mümkün olan bir cumhurbaşkanı tarafından kullanılması akut tehlikesi anlamını taşıyor.  Biz buna karşı net bir tavır aldık, çünkü biz, demokratik, çoğulcu bir Türkiye'den yanayız; ve elbette bu referandumun sonuçlanmasından sonra da geçerli. Biz Türkiye'yi Avrupa ailesinin üyesi olarak görüyoruz. Ne var ki, Türkiye ne kadar otokratik yönetilirse, Avrupa'dan da o kadar uzaklaşacaktır.

Almanya Türk Toplumu gelecek aylar içinde hangi konulara ağırlık verecektir?

Biz, Alman Türklerini meşgul eden sınamalar ve sorunlar üzerinde çalışmak istiyoruz. Bu, daha önce sözünü ettiğimiz ayrımcılıklar; örneğin genç Alman Türklerin işyeri başvurularında firmalar tarafından mağdur edilmeleri gibi konuları da kapsıyor. Göç kökenli olsun olmasın; insanların karşılaştıkları günlük sorunlara eğileceğiz; ve ağırlığımızı iş piyasası ve eğitim politikasına ilişkin sorunlara vereceğiz. Elbette partilerle işbirliği  içinde ve Eylül 2017'deki Federal Parlamento seçimlerini göz önünde tutarak. Almanya'daki Türk toplumu, Türkiye'nin iç politikası söz konusu olduğunda çabuk bölünüyor. Ama biz, ilkesel olarak Türkiye'deki siyasete ilişkin tartışmaları bir yana bırakıp onun yerine Almanya'nın geleceğiyle ilgilenmek istiyoruz.

Yine de Türkiye'nin güncel siyasetinin bir konusu sizi de doğrudan ilgilendiriyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ateşlenen idamın geri getirilmesi tartışması; ve bu konuda Almanya'daki Türklerin oy kullanıp kullanmamaları.  

Yaşam hakkı, oylamaya sunulmaması gereken bir insan hakkıdır. İdam cezası Türkiye'de ve Avrupa ülkelerinde haklı olarak kaldırıldı; bu uygarlık kazanımını bu ülkelerde de tartışma konusu yapmamak gerekir. Bu, Avrupa'daki kamuoyunun istismarı anlamına gelir. Almanya Türk Toplumu olarak biz, Federal hükümetin Almanya'da böylesi bir referandumu reddetmesini son derece memnuniyetle karşılıyoruz.

Röportaj: Johannes Göbel

„Türk Yazarlara Almanca Ses“

© www.deutschland.de