Politik güç olarak göçmen Almanlar
Sosyolog Özgür Özvatan köklü partilerin göçmenleri daha güçlü bir şekilde algılamaları konusunda çalışmalar yapıyor.

Özgür Özvatan kâle alınmadı. Politikaya kafası çalıştığı çok önceden beri biliniyordu. Ama köklü partiler genç adamın yeteneğinden yararlanma ve onunla görüşme düşüncesi içerisine girmediler. Bugün 40 yaşındaki adam kendini kabul ettirmiş bir politika uzmanı ve yeni kitabı “Jede Stimme zählt. Von Demokraten unterschätzt, von Populisten umworben: migrantische Deutsche als politische Kraft“ büyük bir okuyucu kitlesine ulaştı.
Özvatan’ın babası ve annesi Bulgaristan’daki Türk azınlığın üyeleri olarak büyüdü, büyükanne ve büyükbabasıyla Türkiye’ye taşındılar ve daha sonra da genç yetişkin olarak Almanya’ya göç ettiler. Özvatan “Evimizde politika daima önemli bir rol oynardı”, diye anlatıyor. Babası sol gruplarda aktifti ve bir Kinder- und Jugendhilfe (Çocuk ve Gençlik Yardım) organizasyonu olan Berlin-Brandenburg Türk Veliler Birliği’nin kurucuları arasında yer aldı.
Futbolda da politik tutku
Özvatan altı yaşındayken bir Berlin kulübünde futbol oynamaya başladı, hatta futbolculuğu 30 yaşına kadar profesyonel olarak sürdürdü. Antrenörlerinden biriyle Alman Futbol Federasyonu (DFB), yetenek teşvik bölümünün şu andaki yöneticisi Markus Hirte ile aralarında iyi bir ilişki vardı. Hirte ona erken dönemde futbol kariyerinden sonra yaşantısını nasıl sürdüreceği konusunda kafa yormasını önerdi.
Özvatan bu öneriye uydu ve 2011 yılında Berlin Humboldt Üniversitesi’nde sosyal bilimler yükseköğrenimine başladı. Yükseköğrenimi sürerken aktif spor yaşantısını sona erdirdi, ancak futboldaki politik etkinliğine henüz veda etmemişti. Özvatan Berlin Futbol Federasyonu’nda, toplumsal sorumluluk başkan yardımcısı olarak gönüllü çalışıyor.
Entegrasyon araştırmasında bilimsel çalışma
Geriye dönüp baktığında “Büyük bir tutkuyla ve kendi kendimi ateşleyerek öğrenim gördüm”, diyor. Aynı zamanda profesyonel bir futbolcunun da akıllı bir kafaya sahip olabileceğini de kanıtlamayı amaçlamıştı. Özvatan yükseköğrenimi en iyi notla tamamladı ve doktora yaptı. 2020 ile 2024 yılları arasında Ampirik Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Berlin Enstitüsü’nde bölüm yöneticisi olarak görev yaptı. Burada “Almanya’da İslam”ın önemi ve gençlerin sosyal medyalar üzerinden radikalleşmesi ve bunun benzeri projeleri yürüttü.
Özvatan bugün hayatındaki bir diğer dönüm noktası hakkında “Kendimi profesör olarak değil daha ziyade fazlasıyla doğrudan etki vaat eden bir yerde görüyordum” diyor. Bilim insanı olarak “Sosyal politika, etki ve emansipasyon odaklı çalışmalar” yapmak ve toplumda pozitif değişimlere katkı sağlamak istediğini ifade ediyor.
Partilere, belediyelere, işletmelere danışmanlık
Transformakers şirketini henüz 2023 yılında kurdu. Kendisi strateji danışmanlık alanında uzmanlaşmış ve vakıflar, belediyeler, eğitim kurumları ve özel şirketlerle çalışıyor. Özvatan demokratik partilere, şimdiye kadar çok dikkate alınmayan gruplara nasıl hitap edebilecekleri ve onları uzun vadede kazanabilmeleri konularında yardımcı oluyor.
Özvatan, milenyumdan sonra Almanya’da seçme hakkı kazanan göç etmiş topluluk oranının büyük miktarda arttığını belirtiyor. Bu örneğin Kuzey Ren Vestfalya 2025 yerel seçimlerinde göç geçmişi olan seçmen topluluklarında kendini gösterdi. Hatta göçmenler nihayet birileri tarafından temsil edilebilecekleri varsayımıyla aşırı sağcı “Alternatifleri” seçmiş.
Göç geçmişi olan seçmenleri yanı sıra toplulukları dikkate almayanlar uzun vadede tüm demokratik sistemi tehlikeye atıyor.
Köklü partilerin, göç geçmiş olan Almanlara hitap konusunda hedefli bir strateji bakımında noksanlığı bulunduğunu belirtiyor. Mesajlarını büyük bir çevreye ve hedef gruplara özel olarak saçan demokrasi düşmanı ve popülist aktörlere karşı etkili bir denge sağlamak için bu hedef gruba yönelik profesyonel ve topluluk temelli, özellikle dijital dünya için, tekliflerin geliştirilmesinin önemli olduğunu belirtiyor.
Özvatan “Göç geçmişi olan seçmenleri ve toplulukları dikkate almayanlar sadece kendi partisini zayıflatmakla kalmaz, bilakis uzun vadede Almanya’daki tüm demokratik sistemi tehlikeye atar” düşüncesine sahip. Kitabında vatandaşlığa kabul rakamlarının artmaya devam edeceğini ve göç geçmişi olan seçmenlerin pek yakında yüzde 20 ile 30 arasını bulacağını hesaplamış. “2029 yılında yapılacak bir sonraki Bundestag (Federal Meclis) seçiminde hepsi kapalı bir parti seçecek olsa bu en güçlü ikinci politik güç olabilir. Bu tabii ki çok olası değil, bunun için göç geçmişine sahip seçmen grupları fazlasıyla çoğulcu. Ama senaryo göç geçmişine sahip oyların önemini ortaya koyuyor.”