Ana içeriğe geç

„İklim değişikliği çatışmaları körükleyebilir“

İklim ve güvenlik, Almanya’nın BM Güvenlik Konseyi’nde ivedilik kazandırdığı bir konu. Bunun nedeni önemli. Buradaki mantıksal ilişkileri bir uzman açıklıyor.

09.05.2019
Kuraklık, burada Kenya örneğinde olduğu gibi yaşam dayanaklarını tehdit ediyor.
Kuraklık, burada Kenya örneğinde olduğu gibi yaşam dayanaklarını tehdit ediyor. © picture alliance

Dünyanın her yerinde yükselen sıcaklıklar, doğal kaynakların azalmasına yol açıyor. Özellikle dünyanın siyasal açıdan kırılgan bölgelerinde iklim değişikliği bir güvenlik riski oluşturuyor. Berlinli iklim düşünce kuruluşu “adelphi” mensubu Dennis Taenzler, bunun örneklerini veriyor.

Sayın Taenzler, iklim değişikliği güvelik için neden bir tehdit oluşturuyor?

Yeterli suya sahip olmak, güvenlik riski yaşamadan kendimize gıda maddesi tedarik etmek veya aşırı hava olayları karşısında ihtiyaç halinde barınak bulmak, bizim için çok doğal şeyler. Ancak, özellikle yeryüzünün çatışmaların etkisi altında bulunan bölgelerinde yaşayan insanlar, bu koşullardan çok uzaklar. Bu insanların yaşam alanları, bir de iklim değişikliği nedeniyle yoğun biçimde daha da kısıtlandığında, sosyal ve siyasal istikrarsızlıklar oluşabilir. Bunların sonucu, kaynaklar uğruna çıkan bölgesel anlaşmazlıkların daha da şiddetlenmesinden, olası devletler arası gerginliklere kadar uzanabilir. Bu açıdan bakıldığında iklim değişiklikleri barış ve istikrarın taşıyıcı kolonlarını tehdit edebilirler.

İklim politikası uzmanı Dennis Tänzler
İklim politikası uzmanı Dennis Tänzler © Sebastian Semmer - GPI

Bize birkaç örnek verin lütfen.

İklimden kaynaklanan anlaşmazlıkları, örneğin Kenya’nın kuzeyinde gözlemlemek mümkün. Bu bölgede hayvancılıktan geçinen göçebe nüfusun büyük kesimleri yaşıyor. İklim değişikliğinin getirdiği sonuçlar; kuraklık ve düzensiz yağışlar. Zaten kısıtlı olan kaynaklar, daha da kıtlaşıyor ve otlak alanlar ve su kaynakları için yerleşik çiftçilerle çatışmalar şiddetleniyor. İnsanların, yaşam dayanaklarını icabında silah şiddetiyle koruma eğilimleri artıyor. Nil ve Nijer gibi sınırları aşan nehir mecralarında da, zaten anlaşmazlıkların etkisi altında olan bölgelerde gerilimler artabilir. Paylaşılacak suyun miktarı azaldığında, komşu ülkeler arasında özenle müzakere edilmiş çıkar dengeleri sınamalara maruz kalabilir.

Almanya, kriz bölgelerinde iklimin korunması için neden ve nasıl bir çaba harcıyor?

Almanya’nın iklim konusundaki dış politikası, iklim değişikliğinin getirdiği güvenlik risklerinin uluslararası düzeyde gündeme alınmasına katkı sağladı. Almanya bunu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne de öncelikli konu olarak taşıdı. Bunun da ötesinde, örneğin Çad Gölü Bölgesi veya Nijer Deltası da göz önünde bulundurularak, uzlaşmazlıkların etkisi altındaki bilinen bölgelerde psikolojik direnci güçlendirmeye yönelik programlar uygulamaya kondu. Bu, uluslararası ortaklıklar olmadan mümkün değil. Bu tür programların başlangıç koşulları son derece güç, ancak, iklim değişikliği çağında bir istikrar güvencesi olarak oynayacakları rol son derece önemli. 

Dennis Taenzler, iklim, çevre ve kalkınma konularında federal hükümete de danışmanlık yapan, Berlin düşünce kuruluşu adelphi’nin uluslararası iklim politikası direktörü. Çalışmalarının ağırlıklı konuları iklim ve enerji politikalarıyla dışişleri ve güvenlik politikaları.

Söyleşi: Klaus Lüber

© www.deutschland.de

You would like to receive regular information about Germany?
Subscribe here: