Uluslararası çapta edebiyat
Tanıttığımız beş Türk yazarı, Coburg kenti tarafından verilen Rückert Ödülü için 2016’te umut besleyebilir. Yazarların eserlerinin çoğu önemli toplumsal ve politik tartışmaları tetikliyor.

Türk Kafka Hasan Ali Toptaş
Alman okuru Hasan Ali Toptaş’ı, “Gölgesizler” (1995) romanının Almancaya çevrilmesiyle tanıdı (“Die Schattenlosen”, 2006). “Frankfurter Allgemeine” gazetesinde çıkan bir eleştiride roman, “şairane bir şaheser” olarak övülmüş ve “kökenini reddetmek olmayan bir dünya edebiyatı eser” olarak tanımlanmıştı. “Türk edebiyatının Kafkası” sıfatıyla uzun zamandır Türk edebiyat dünyasının önemli yazarları arasında anılan Toptaş’ın benzersiz dil hakimiyeti ve az sayıdaki kelimelerle oluşturmayı başardığı metinleri, günümüz Türk edebiyatında bir dönüm noktası niteliğinde. 1958 Denizli doğumlu yazarın tarzına, özellikle Binbir Gece Masalları anlatıcısı Şehrazad ve Samuel Beckett’in damga vurduğu belirtiliyor. Yazarın aktardığına göre okuma yazma bilmeyen annesi, evlerinde tek bir cilt kitap bulunmamasına rağmen bitmek tükenmek bilmeyen masallar ve hikayelerle oğullarını etkilemeyi başarmış. Türk öykü geleneği ve Borges de dahil olmak üzere Batı dünyası edebiyatından yazınsal açıdan aynı ölçüde etkilendiğini belirten Toptaş 2005’den beri hayatına yazar olarak devam ediyor. Toptaş daha önce maliyede veznedar ve icra memuru olarak çalışmış. Yazarın Türkiye’de çeşitli ödüllere layık görülen eserleri pek çok dile çevrildi.
Yaratıcı şair Yeşim Ağaoğlu
Yeşim Ağaoğlu, şiirlerinde küresel, kimi zaman da fanteziye kayan bir bugüne olduğu kadar uzun zaman bastırılmış Osmanlı tarihine de oyunsu bir şekilde yer veriyor. 1966’da İstanbul’da, aslen Azerbaycanlı, ünlü ve kozmopolit bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ağaoğlu, bugün aralarında enstalasyon, fotoğrafçılık ve performansın da bulunduğu çeşitli dallarda eser veren, ayrıca dokuz şiir kitabı yazmış, uluslararası üne sahip bir sanatçı. Sanatçı, 2015’de Köln’de düzenlenen ve küratörlüğünü ünlü yayıncı ve editör Michael Krüger’in üstlendiği birinci “Poetica” edebiyat festivalinin konuğu oldu. Ağaoğlu festivalde Türk şiirinin, yaratıcı bir canlılıkla dünya edebiyatı bağlamına nasıl bir doğallıkla eklenebildiğini kanıtladı. Günümüz Türk edebiyatının da önemli bir parçası olmaya devam eden şiir sanatı için önemli bir adım. Şiir, Türkiye’de geniş bir şekilde alımlanmaya devam etse de, Türk şiiri uluslararası alanda nispeten az tanınıyor.
Dünya gezgini Aslı Erdoğan
“Büyüleyici, müthiş bir çekim etkisine sahip bir eser, müthiş bir şiirsel yoğunluk.” Alman edebiyat eleştirmeni Elke Heidenreich, uluslararası bir üne sahip Aslı Erdoğan’ın, “Die Stadt mit der roten Pelerine” (2001) olarak Almancaya çevrilen Rio de Janeiro’da geçen, bol ödüllü romanı “Kırmızı Pelerinli Kent”i (1998) 2008 yılında bu sözlerle tanımlamıştı. Yazarın eserleri pek çok dile çevrildi. Kısa hikayelerinin yer aldığı “Tahta Kuşlar”, daha 1997’de Deutsche Welle Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştü. 2008 yılında yazarın bir başka eseri, “Mucizevi Mandarin” (1996), “Der wundersame Mandarin” ismiyle Almanca’da yayınlandı. 1967 İstanbul doğumlu Erdoğan, İsviçre ve Brezilya duraklarını da kapsayan doğa bilimciliği kariyerini, yazarlık ve gazetecilik kariyeri için terk etti. Yazarın sosyal-politik alandaki güçlü varlığı, ayrıca da yazınsal alandaki biyografik öğelerle örülü konuları Türkiye’de yazar hakkında çatışan görüşlerin oluşmasına yol açtı. Fakat yazarın çalışmaları buna rağmen takdir ediliyor: 1990’daki Yunus Nadi Ödülü’nün ardından Erdoğan 2010’da Türkiye’deki en önemli edebiyat ödülü olan Sait Faik Hikaye Ödülü’ne de layık görüldü. Yazarın Avrupa genelinde alımlanan eserleri sinema ve tiyatroya da uyarlanıyor. Fransız edebiyat dergisi “Lire” 2005’te Erdoğan’ı “geleceğin 50 yazarı” arasında andı.
Etkili entelektüel Oya Baydar
1940 İstanbul doğumlu ünlü yazar, sosyolog ve gazeteci ilk romanını 17 yaşındayken yazdı. Genç yaşta Türkiye’deki sol çevrelerde aktif olarak rol alan Baydar 1971’deki darbenin ardından tutuklanarak bir süre hapis yattı. 1974 yılında Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Eylül darbesinin ardından 12 yıl boyunca Avrupa’da (ağırlıklı olarak Frankfurt/Main’da) sürgünde yaşadı. Baydar 1992’de Türkiye’ye döndükten sonra uzun yıllar boyunca ara vermiş olduğu yazarlığa geri döndü. Türkiye’de önemli edebiyat ödüllerine layık görüldü. Yazarın sekiz romanının ikisi Almancaya çevrildi. Almancaya çevrilen son romanı 2011’de Ullstein Yayınevi’nden çıkan “Das Judasbaumtor” oldu (“Erguvan Kapısı”, 2004). Baydar’ın eserleri diğer özelliklerinin yanısıra politik yaşantıların betimlenmesinde sahip oldukları belgesellik karakteriyle özellikle övülüyor. Türkiye’de öteden beri geçerli olduğu üzere yazar ve entelektüel rollerinin iç içe olduğu bir kimliği yansıtan Baydar, bu özelliğiyle genel toplumsal konularda tartışmaları tetikleyen bir kişilik.
Sınırları aşan bir kalem Sema Kaygusuz
Kısa hikaye yazarı olarak tanınmış olan 1972 Samsun doğumlu Sema Kaygusuz, “Sandık Lekesi” isimli hikaye kitabıyla Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Kaygusuz’un şairane, ustaca oluşturulmuş dilinin Türk edebiyat eleştirmenleri tarafından övüldüğü ilk romanı “Yere Düşen Dualar” (2006), “Wein und Gold” (2008) adıyla Almancaya çevrilerek Suhrkamp Yayınevi tarafından yayınlandı. Yazarın Almancaya çevrilen bir diğer eseri de, hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler almış olan öykü kitabı “Karaduygun” (2012) (“Schwarze Galle”) oldu. Kaygusuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin çok etnikli, çok dinli mirası gibi temasal ve dilsel tabuların yanısıra ulusal sınırların da aşıldığı bir yazarlar nesline ait. Babasının mesleği nedeniyle çocukluğu Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçen Kaygusuz, daha çocukluk yıllarında ona ilham vermiş olan müthiş hikaye, lehçe ve efsane zenginliğini hikayelerine yansıtıyor. Yazarın hikayelerinin çoğunun Almancaya çevrilmiş olması mutluluk verici bir durum ve hiç de rastlantı değil. Zira Kaygusuz 2010/11 yıllarında Alman Akademik Değişim Servisi’nin (DAAD) Berlin Sanatçılar Programı’nın konuğu oldu, bundan önce de Goethe Enstitüsü’nden aldığı bir bursla “kent yazarı” olarak Berlin’de bulunmuştu. Yazarın bu dönemde Almancaya çevrilen metinleri de, şiirsel son derece bilge düzyazıları gibi okuyucuyu düşünmeye, bakış açısını değiştirmeye davet ediyor, bu davet bugünün Türkiyesi ve Türkiye’nin tarihine olan yaklaşımımız üzerine düşünme için de geçerli.
Türkolog Dr. Catharina Dufft, 2013 Ağustosu’ndan beri Gençlik Köprüsü Türkiye-Almanya girişiminin başkanlığını yürütüyor.
Rückert Ödülü
Coburg kenti tarafından 2008’den beri verilen Rückert Ödülü, oryantalist, çevirmen ve dil araştırmacısı Friedrich Rückert (1788–1866) anısına veriliyor. En az 44 dil üzerine araştırmalar gerçekleştirmiş olan Rückert’in çalışmalarında Yakın ve Orta Doğu odakta yer alıyordu. Bu nedenle söz konusu ödül öncelikli olarak Arap, İran, Afgan, Türk ve Hint dil alanlarından gelen yazarlara veriliyor. 31 Ocak 2016 tarihinde verilecek olan ödül, 7.500 Avro para ödülünü de kapsıyor.