Türk-Alman spesyalitesi
Döner’in Almanya’da 50 yılı: Almanya’da toplumsal dönüşüm hakkında da pek çok ipucu veren bir başarı öyküsü.
Almanya’da mutfak kültürü alanında 2022 yılında kutlanacak belki de en önemli yıldönümü: 2022 baharında “döner kebabın 50. yılı” çok sayıda yazı ve yayınla kutlanacak. Almanya’nın en popüler fast food yemeklerinden birinin burada tam olarak ne zaman üretildiği belirlenemeyebilir, ancak kesin olan bir şey var: bu Türk yemeğinin Almanya’da özel bir anlamı var.
“Döner kebap” nasıl ortaya çıktı?
Başkent Berlin belediyesinin web sitesinde dönerin (Almanya’daki ifadesiyle “döner kebap”) doğuşu gururla anılıyor: Öyküye göre 1972’de Türk “misafir işçi” Kadir Nurman, Berlin’deki Bahnhof Zoo semtindeki büfesinde pide içinde et satmaya başlayan ilk kişi oldu, daha sonra salata ve sos da eklemeye başladı. Ancak Berlin’den Baden-Württemberg‘e uzanan coğrafyada, 50 yıl kadar önce ortaya çıkan Alman-Türk dönerinin öncüleri hakkında anlatılan öyküler muhtelif. Ayaküstü yemek olarak kazandığı yaygınlığın ötesinde, dönerin tarihi çok daha eskilere gidiyor: 1860’larda yemeğe adını verenler Bursalılar olmuş; ama aynı zamanda bugün de çok sevilen İskender yemeği de bir döner çeşidi. Elon Musk‘ın da çok beğendiği dönerin ayaküstü yemek olarak dünya kariyeri esasen Almanya’da başladı.
“Döner kebabın” ekonomik önemi nedir?
“Döner” kitabının yazarı Eberhard Seidel’e göre “döner kebap” “bir Türk-Alman kültür tarihi öyküsü”, Almanya’da yaklaşık 18.500 döner büfesi ve Türk restoranı var ve Berlin yaklaşık 1.600 satış noktasıyla aynı zamanda dönerin de başkenti. Berlin’de kurulan Avrupa Türk Dönercileri Derneği’ne (ATDID) göre Almanya’da günlük tüketim 550 ton civarında. Aynı miktarda döner Almanya’da dışarıya ihraç amaçlı üretiliyor. ATDID’e göre, Almanya’daki döner sektörü yıllık yaklaşık 2,4 milyar avro, Avrupa genelinde ise yaklaşık 3,5 milyar avroluk satış gerçekleştiriyor.
“Döner kebabın” kültürel önemi nedir?
Eberhard Seidel; dönerin öyküsünün, Almanya’daki toplumsal gelişimde Alman-Türk birlikteliği hakkında da çok şey anlattığını ortaya koyuyor. O dönemlerde “misafir işçiler” diye tabir edilen yabancı uyruklu çalışanlar ve yoksullar için bir yemek olarak başlayıp sonraları her yerde herkesçe sevilen bir fast food haline geldi ve dönerin lüks versiyonu da Berlin’in nezih otellerinden Hotel Adlon’da sunuluyor. Seidel şöyle yazıyor: “Döner kebap ile yeni bir şey ortaya çıktı. Artık Türk değildi, ama Alman da değildi, melez bir şeydi.” Berlin’de Adlon’daki kebapla ilgili olarak da ekliyor: “Zenginlerin mütemadiyen yeni ve özgün şeyler arayışında olmasıyla dalga geçebilirsiniz. Ancak, basit, vasıfsız işçilerin onlarca yıllık alın terinin ürünü olan bu Alman-Türk yeniliğinin artık yüksek kültürde de yerini bulması memnuniyet verici.”