Ana içeriğe geç

Yeniden keşfedilen bir ses

Almanya’daki Türkler arasında erkenden edinilen bir ün, Almanca sözlü türkülere geç gelen ilgi: müzisyen Ozan Ata Canani ile görüştük.

Görüşme: Canan Topçu, 01.11.2021
Ozan Ata Canani
Ozan Ata Canani © privat

Ozan Ata Canani, 1975 yılında Türk bir misafir işçi ailenin çocuğu olarak Almanya’ya gelmiş. Olağanüstü müzik yeteneği sayesinde Almanya’da yaşayan Türkler arasında kısa zamanda aranır bir müzisyen olmuş. Canani, sahne ismi olarak seçtiği “Ozan” ismini, bugün özellikle de toplumsal olaylara yönelik eleştirel şarkı sözleriyle fazlasıyla hak ediyor. Türk ezgilerine Almanca şarkı sözü yazma fikri yıllar önce pek ilgi görmemiş. 2021 yılında ilk solo albümünü çıkaran Ozan Ata Canani, artık başarılı turnelere imza atıyor.

Sayın Canani, 1975 yılında on iki yaşında bir çocukken Almanya’ya geldiniz. Buradaki ilk gününüzü ve ilk zamanları hatırlıyor musunuz?

Özellikle hatırladığım bir şey, müthiş donduğum. Almanya’ya Adana’dan uçmuştuk. Adana’da hava çok sıcak olduğundan üzerimde kısa kollu bir şey vardı. Bremerhaven’daysa hava buz gibiydi. Aradaki sıcaklık farkına beni kimse hazırlamamıştı. Almanya’ya varış anımın mutlu anılarımdan olduğunu söyleyemem, bunda elbette buraya gelmek istemiyor olmamın da etkisi olmuştu.

Almanya’ya gelmeyi neden istememiştiniz?

Çünkü köyde büyükannem ve büyükbabamla yaşıyor olmaktan çok mutluydum. Onlara duygusal açıdan çok bağlanmıştım ve yanlarından ayrılmayı hiç istemiyordum. Anne babaları tarafından memlekette büyükanne ve büyükbabalara, teyzelere, dayılara ya da başka akrabalara bırakılıp gidilen çocuklardanım. O dönemde misafir işçi olarak Almanya’ya giden anne babalar çocuklarını memlekette bırakıp gidiyordu, amaç, sıkı çalışarak kısa zamanda çok iyi para biriktirip yeniden memlekete dönmek ve burada kendi işini kurmaktı. Türkiye’den Almanya’ya giden misafir işçilerin hemen hemen hepsi böyle düşünüyordu, keza babam da. 1971’de Almanya’ya gitmiş, iki yıl sonra, planladığı gibi kısa zamanda Türkiye’ye dönemeyeceğini fark edince annemi de yanına almıştı. Birlikte çalışırlarsa daha kısa zamanda daha çok para biriktirmeyi ummuşlardı. 1975 yılında da beni yanlarına aldılar. Babamla pazarlık etmiştim; “Almanya’ya tek bir şartla gelirim, bana bir saz alacaksın” demiştim.

Anlaşılan babanız şartınızı kabul etmiş…

Evet, bana hoş geldin hediyesi olarak bir saz aldı. Yedi ayda sazda o kadar ilerledim ki, kendimi Aşık Mahzuni ile sahnede buldum. Kendisiyle Bremerhaven’da bir konserde tanışmıştım. Çıkacağı Almanya turnesinde ona eşlik etmemi teklif etmiş ama babam buna izin vermemişti. Beni çok öfkelendirmişti bu. 13 yaşındaki bir çocuğun konser turnesine çıkmasına neden izin vermediğini bugün anlıyorum elbette. Bremerhaven’daki festivallerde ve kutlamalarda saz çalıyordum. Bu arada, kendimi bildim bileli kulaktan çalıyorum, aradan 47 yıl geçmiş olmasına rağmen hala tam olarak nota okumayı öğrenmiş değilim.

Almanca ilk türkünüzü 15 yaşında yazdınız. Türk ezgileriyle Almanca sözleri bir araya getirmiştiniz, bu fikir nereden geldi aklınıza?

Türk bir çiftin düğününde saz çalıp türkü söylüyordum. Bir türkünün ardından Alman bir çift yanıma gelip türkünün ne anlattığını sordu. Söylediklerine göre misafirlerin hepsi çok etkilenmişti. Bunun üzerine Almanca söz yazma ve söyleme fikri geldi aklıma. Bilinmesi gereken bir şey; ozanlar yazdıkları sözlerle tarihsel olgularla hesaplaşır, toplumsal, politik olayları eleştirir ve bunu son derece ince bir şekilde yaparlar. Ben de bu ozanlık geleneğine ait olduğumu düşünüyorum: türkülerimde Almanya’daki olguları ele alıyorum, buraya misafir işçi olarak gelmiş insanlar üzerine, Alman toplumu üzerine yazıyor, politikacıları ve politik ilişkileri eleştiriyorum. Öte yandan hala memlekete dönme hayalleri kuranları da eleştiriyorum. Ben, genç yaşta gerçekçi olmayı öğrendim ve burada kalacağımızı kabul ettim. Bu yüzden babamla aramız bozulmuştu. Zira babam vefatına kadar her yıl “Gelecek yıl Türkiye’ye dönüyoruz” demişti. Böyle bir şey olmadı tabii. Babam Almanya’da vefat etti ve köyüne gömüldü.

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Almanca türkülerinizden biriyle 1982 yılında Alman televizyonuna bile çıktınız. Popüler bir TV programcısı olan Alfred Biolek’in programına misafir olmuştunuz. Türkünüzün adı “Deutsche Freunde” idi. Bu türküyü nasıl yazmıştınız?

1978 yılında Köln’e taşındık, yabancı düşmanlığını ilk defa burada yaşadım. “Deutsche Freunde” (Alman Dostlar) buna verdiğim tepkiydi. Evlerin duvarlarında “Türkler dışarı”, restoran girişlerinde “Yabancılar giremez” gibi sözler yazılıydı. Türkünün sözlerini yazmamı tetikleyense, IG Metall sendikasının tesadüfen elime geçen bir dergisinde okuduğum bir başlık olmuştu. Dergide Max Frisch’in o ünlü sözünü okumuştum: “Biz işçi çağırdık, gelense insanlar oldu.” Bu sözü olur okumaz bununla ilgili bir türkü yazmaya karar vermiştim. “Türkü” sözcüğünü Almancada da özellikle kullanıyorum.

Televizyona çıkışınız nasıl karşılanmıştı?

Dönem, müziğim ve türkü sözlerim için henüz hazır değildi. Ezgiler, Alman kulakları için çok yabancıydı, sözler de duymak istedikleri sözler değildi. Almanca yazdığım türküler, Türkler arasında da ilgi görmemişti. Ben de büyük bir müzisyen olma hayalimi bir kenara bıraktım ve Türk düğünlerinde ve eğlencelerinde sahne almaya devam ettim. Türkü yazmayı asla bırakmadım ama.

İşler değişti ama. Yakın zamanda bir albüm çıkardınız. Albümde hem Almanca hem de Türkçe sözleri olan türküler yer alıyor.

Bir kaç yıl önce Berlin’den bir telefon geldi; arayan yazar ve halka ilişkiler yöneticisi İmran Ayata idi. İlk başta benimle dalga geçildiğini sandım. Ayata, arama nedenini açıkladı: Almanya’da yaşayan ve buradaki yaşamları üzerine eserler üreten Türkiye kökenli müzisyenlerin şarkılarından oluşan bir albüm hazırlıyordu. Elimde “Deutsche Freunde” türkümün bir kaydı olup olmadığını sordu. Yoktu. Bunun üzerine “Songs of Gastarbeiter” albümü için türkümün kaydını yapmak üzere stüdyoya girdim. Her şey böyle başlamış oldu.

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Müziğiniz bugün nasıl karşılanıyor?

Birkaç aydır turnedeyiz; ilginçtir konserlerimize gelen izleyiciler Türkiye kökenlilerden çok Almanlar. Sanırım müzik alışkanlıkları değişti; duydukları ezgiler artık eskisi gibi yabancı gelmiyor Almanlara. Ayrıca insanlar dışlama ve ayrımcılık konularında artık daha hassas.

© www.deutschland.de