Ana içeriğe geç

“İnternette de medeni cesaret gösterilmeli”

Nefrete karşı sevgi – re:publica 2017 dijital konferansı ön yargılara ve şiddete karşı tavır koyuyor. Toplantının çıkış noktası blog yazarı Kübra Gümüşay’ın sarsıcı bir konuşması oldu.

05.05.2017
© dpa - Kübra Gümüşay

Almanya. İnternette nefret dolu yorumlar, “alternatif gerçekler” ve demokratik değerlerin yıpranması Almanya’nın genel seçim yılı 2017’nin gündeminde öne çıkan başlıklar oldu. Hamburglu gazeteci ve blog yazarı Kübra Gümüşay meselenin özünü ifade ediyor: “İnternetteki nefret sanal değil, gerçek.” Bu söyleşide konuşma kültürünün değişiminin nasıl başarılabileceğini konuştuk.

Sayın Gümüşay, re:publica 2016’da “Organize Sevgi” başlıklı konuşmanız pek çok insanın yüreğine hitap etti. Konuşmanız bu yılki re:pulica’nın sloganına da kaynak oldu: “Love out loud!” (Sevgini Haykır). Sizi harekete geçiren şey bu mudur?

Evet, bu beni çok sevindirdi. Konuşma bir hayal kırıklığının ve tepkinin ürünüydü. Pek çoklarının belli toplumsal gelişmelere karşı kayıtsız kalma, internette dolaşan nefreti ciddiye almama ve bunu bizim toplumsal çoğulculuğumuzun bir yansıması olarak görme gibi bir lükse sığınması beni kızdırıyordu. Başkalarının her gün maruz kaldığı nefreti görmezden gelmek onlar için kolaydı. Brexit ve Trump yıl içinde insanları sarsıp kendine getirdi.

Sizin çağrınıza ne gibi karşılıklar geldi?

Çok olumlu tepkiler aldım. Sözgelimi bir rahip pazar vaazında benim konuşmamdan alıntı yaptı. Bu güzel ve simgesel bir şeydi, zira bunun evrensel bir konu olduğunun altını çiziyordu. Pek çok insan bana kişisel olarak yazarak konuşmanın onlarda yarattığı etkiyi aktardı.

9. Mayısta re:publica konferansında “Die Emanzipation der Gutmenschen” (İyilik Düşkünü İnsana Eşitlik) başlıklı bir konuşma yapacaksınız. İyi insan olma isteğinin toplumda alaycılıkla karşılandığını düşününce bundan ne anlamalıyız?

Eğer bugün yardımlarını esirgeyenler değil, yardım eden ve iyilik yapmak isteyen insanlar kendilerini savunmak durumunda kalıyorsa bu bize çok şey söylüyor. Ama ben bu nitelemeyi bilinçli kullandım. Başkalarının bu ifadeye yüklediği anlamı kabul etmek istemediğimden.

Yeni yetişen kuşağın nefret dilini, ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve milliyetçiliği aşması konusunda umutlu musunuz?

Bu konu kuşaklarla ilgili olmaktan ziyade yapılarla ve yaşattığımız veya ihmal ettiğimiz demokratik tartışma kültürüyle ilgili. Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar nasıl bir tartışma kültürünü teşvik ediyor? Dikkati çekme oradaki geçer akçe. Bu da yüksek sesli, yıkıcı pozisyonların yaygınlaştığı bir kültür yaratıyor. Bunu medyadaki haber yapma tarzında da görüyoruz: Sağ popülistlerin hesaplı kitaplı provokasyonları hep karşılık buluyor. Bu nedenle kendimize şunu sormalıyız: Yakın geleceğin kamuoyu oluşturmanın aktörleri nasıl olacak? Bu beni endişelendiriyor. Teknik ve kültürel düzlemdeki yapıları değiştirmek için çaba harcayanlar bana umut veriyor; bir de: siyasi süreçlere dönük bilinç geliştiren politize bir gençliğin geldiğini görmek umut verici.

Sorgulamak, gerekçelendirmek, yapıcı eleştiri getirmek; iyi bir konuşma kültürü aktarmak anne babaların ve öğretmenlerin de görevi değil mi?

Eleştirel düşünmeyi teşvik etmek her yaş grubu için önemli, zira sorumluluk taşıyan bir sivil toplumun temelini bu oluşturuyor. Yapıcı eleştirilerde bulunmak ve onayladığı şeyi ifade etmek de bir o kadar önemli. Onaylamanın başkasına tabi olmak gibi algılandığı izlenimi ediniyorum. Oysa birlikte düşünceleri ilerletme potansiyeli burada yatıyor.

Tek tek kişiler internette ve günlük yaşamda nefrete ve şiddete karşı nasıl etkili olabilirler?

Birincisi: İnternette de medeni cesaret ve dayanışma gösterilmeli; isterse “sadece” özel bir mesajda, insanın onay ve destek ifade ettiği bir mesajda olsun.

İkincisi: Nefrete ve popülist görüşlerin ifade ortamlarına geniş yer verilmemeli. Bunlarla tartışılmalı ve sorunlu noktalarına işaret edilmeli, ama sadece kendi belirleyeceğiniz koşullarda. Yani sözgelimi siyahilerin iyi komşu olup olamayacağı gibi bir noktayı ciddiye alarak günler boyu tartışmaya konu etmemeli.

Üçüncüsü: Kendi davranışlarımızı (benzer düşünceleri savunan insanlara karşı davranışlarımızı da) tartmak ve sorgulamak. Onayladığımız şeyleri düşünmekle yetinmeyip internette daha sık ifade etmek gerek.

re:publica 17 ve Media Convention, 8. – 10.5.2917, Berlin

http://organisierteliebe.de/en

© www.deutschland.de