Ana içeriğe geç

Avrupa’yı tartışmak

120’nin üzerinde vatandaş, Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve Dışişleri Bakanlığındaki diğer uzmanlarla Berlin’de Avrupa’nın geleceğini tartıştı.

13.03.2017
© Redaktion Deutschland - Dialogue

Verena Boehm son bir iki pazardır düzenli olarak bir buluşmaya katılıyor; 49 yaşındaki doğal tıp uzmanı, yaşadığı Butzbach kasabasından eşiyle birlikte arabayla, kasabaya çok da uzak olmayan Frankfurt /Main kentine gidiyor. Burada yaklaşık 2 bin diğer destekçiyle birlikte birleşik ve demokratik bir Avrupa için gösteri yapıyor. Yeni kurulmuş bir girişim olan “Pulse of Europe” tarafından düzenlenen gösterilerin amacı, Brexit oylamasına ve Avrupa’da yükselişe geçmiş olan ulusalcılığa karşı bir tepki vermek. Girişim, pek çok Almanya kentinde Avrupa taraftarlarını düzenli olarak bir araya getiriyor. Verena Boehm’i bu konuda kişisel olarak harekete geçirense, çocuklarının geleceği olmuş: “Çocuklarımız için tehlikede olan çok şey var.”

Boehm, gelecek pazar da Frankfurt’ta sokağa çıkacak. Ama bugün kendisi Berlin’de, 120’nin üzerinde katılımcıyla birlikte Dışişleri Bakanlığı’nın Dünya Salonu’nda oturuyor. Salondakiler arasında Boehm gibi serbest meslek sahiplerinin yanısıra memur ve işsizler, lise ya da üniversite öğrencilerinin yanısıra emekliler de bulunuyor. Almanya’nın farklı bölgelerinden gelen bu insanlar, farklı kültürel kökenlere sahipler. Ama ortak bir yanları var: Avrupa’yı tartışmak istiyorlar. Dış Politika Vatandaş Çalıştayında yer almak için bu yüzden başvurmuşlar. Berlin’deki buluşmayla Dışişleri Bakanlığı Mercator Vakfıyla birlikte hayata geçirilen “Nasıl bir Avrupa istiyoruz?” serisini tamamlamış oldu. Farklı kentlerde düzenlenen 30’dan fazla etkinlik çerçevesinde uzmanlar vatandaşlarla, Almanya’nın Avrupa’daki rolünü tartıştı.

“Çoğu kişi Avrupa’ya maliyet-fayda analizi üzerinden yaklaşıyor”

Katılımcılar, Dışişleri Bakanlığının Dünya Salonunda on büyük yuvarlak masaya dağılmış bir şekilde oturuyor; ortama çalışma atmosferi hakim. Verena Boehm, on katılımcıyla birlikte 2 numaralı masada. Günün tartışma konusu, masanın üzerindeki tabelada yazıyor: Avrupa kimliği ve ulusal kimlikler. Kısa zamanda ortaya çıkan bir sonuç; katılımcılar Avrupa’ya ve onun geleceğine olan inançları konusunda ne kadar hem fikir olsalar da, Avrupa kimliği konusundaki fikirleri birbirinden oldukça farklı. Çoğu Avrupa’ya olan sıkı bağlarını bilinen özelliklerle açıklıyor: seyahat serbestliği, ortak para birimi, Alman kentlerinin sahip olduğu uluslararasılık. Genç bir adam “Bu, çok az değil mi?” diyerek araya giriyor. “Ben Avrupa’yı sadece, bana sağladığı bir takım avantajlar dolayısıyla iyi buluyorsam, bu, bir kimlik oluşumu için yeterli değil. Çoğu kişi Avrupa’ya maliyet-fayda analizi üzerinden yaklaşıyor.”

Aralarda Mercator Vakfından gelen tartışma başkanının yürüttüğü anketin soruları yöneltiliyor katılımcılara. Katılımcılar ellerindeki yeşil ya da kırmızı oy kartlarıyla düşüncelerini belirtiyor. “Sizce on yıl sonra daha da birleşmiş bir Avrupa söz konusu olacak mı?” Salonun verdiği cevapta ağır basan bir taraf söz konusu değil. Yine de olumlu oy sayısı biraz daha yüksek. 2 numaralı masadakilerin görüşleri de farklı. Aynı şekilde, Avrupa’nın yaşadığı krizin nedenlerinin ne olduğu ve Topluluğun yeniden nasıl bir başarı modeli olacağına dair verilen cevaplarda da. Emekli Rüdiger Krause, Avrupa’nın çok hızlı genişlediğini düşünüyor. Biyoloji doktora öğrencisi Nade Abazova ise daha yavaş bir genişlemenin çözüm olmadığı belirterek düşüncelerini şöyle ifade ediyor: “Şayet gerçekten de Avrupa Birleşik Devletleri olmak istiyorsak, daha farklı bir dinamizme ihtiyacımız var. Özellikle de dış politikayı ilgilendiren meselelerde yeterince hızlı hareket edemiyoruz.”

“Avrupa’nın bir gerginlik artışı girdabına kapılmaması gerekir”

Katılımcılar, Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile görüşme imkanı bularak Almanya’nın Avrupa politikası ve dış politikası hakkında birinci elden bilgiler edindiler. Gabriel “Dünyanın başka hiçbir yerinde Avrupa’daki kadar özgür ve demokratik bir yaşam yok” vurgusunu yaptı. Avrupa’nın bütünleşmesinin 20. Yüzyılın en büyük uygarlık projesi olduğunu, bu süreç sayesinde Avrupa’daki düşmanlıkların ve çelişkilerin aşıldığını belirtti. “Bu konuya eğilmek boşa gidecek bir çaba değil.” Bakan, AB’nin krizden çıkması için elinden gelen her şeyi ortaya koyması gerektiğini söyledi.

Katılımcılar Alman ve Avrupa dış politikasının bu aralar hangi güçlüklerle karşı karşıya olduğunu da, bu sabah doğrudan Sigmar Gabriel’den öğrenme imkanı buldu. Moskova’daki ilk resmi ziyaretinden yeni dönmüş olan Dışişleri Bakanı, Alman-Rus ilişkileri konusundaki sorulara da ayrıntılı cevaplar verdi. “Elbette karşılıklı görüşmelerde Ukrayna önemli bir konu. Öte yandan, Rusya olmadan Suriye’de bir sonuç elde etmemizin mümkün olmadığını da biliyorum.” Gabriel ayrıca, bir ülkenin dış politikada daima net görüşlerinin olması gerektiğini ama karşılıklı görüşmeleri sürdürme çabasının da daima mevcut olması gerektiğini ifade etti. Bakan, aynı durumun Almanya-Türkiye ilişkileri için de geçerli olduğunu belirtti. “Sizin istediğinizden daha farklı bir şekilde davranıyor olsa bile komşunuz, komşunuz olmaya devam edecektir.” Avrupa’nın bir gerginlik artışı girdabına kapılmaması gerektiğini, ama aynı zamanda Rusya, Çin ve ABD gibi etkili ülkelerin karşısında pozisyonunu alması gerektiğini söyleyen Gabriel, bunun, önümüzdeki yıllardaki en önemli hedef olacağını belirtti. “ Bakan ayrıca “Çocuklarımız ve torunlarımız dünyaya seslerini ancak tek ses olduklarında duyurabilirler.” diye vurguladı.

© www.deutschland.de