Ana içeriğe geç

Seçmenlerin nabzını tutmak

Kamuoyu araştırmacısı Matthias Jung, seçim tahminlerinin nasıl ortaya çıktığını ve neden kimi zaman isabetli olmadığını açıklıyor.

20.09.2017
2017 genel seçimleri: Matthias Jung, Seçim Araştırma Grubu genel müdürü
Matthias Jung, Seçim Araştırma Grubu genel müdürü © dpa

Ne seçim anketlerinin sonuçları, ne de ilk sayımlara dayanan tahminler seçimin sonucu demek. Seçim Araştırma Grubunun genel müdürü Matthias Jung genel kamuoyu yoklamalarının nasıl işlediğini ve ekibiyle seçimler öncesine nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatıyor.

“Genel seçimlere nasıl mı hazırlanıyoruz? Büyük bir titizlikle! Bu nedenle planlama süreci seçim tarihinden yaklaşık bir yıl önce başlıyor. İlk olarak geçmiş seçimlerden elde edilen istatistiklerin değerlendirilmesi gerekiyor. Daha sonra seçim bölgelerinin rastlantıya dayalı bir süreçle seçildiği bir örnek yoklama yapıyoruz. Bu yoklamada seçim sandığında oyunu kullanmış olan seçmenlere sorular yöneltiyoruz. Bu sonuçlar sandıklar kapandıktan sonra verilen ilk tahminlerin kaynağını oluşturuyor. Bu bakımdan genel seçimler aynı zamanda lojistik anlamda da oldukça zorlu bir görev: Seçim günü yaklaşık 900 anketörümüz sandık başlarında bekliyor.

Büyük bir özen ve geçmiş tecrübelerimiz sayesinde olası hataları bertaraf etmeye çalışıyoruz.
Matthias Jung, Seçim Araştırma Grubunun genel müdürü

Tüm bu güçlüklere rağmen 24 Eylül seçimleri şirketimiz için endişeye mahal verecek bir durum oluşturmuyor: Anketler, tahminler ve seçim analizleri bizim her gün yapageldiğimiz görevler. Hem seçimler arasında düzenli olarak hem de seçimlerin hemen öncesinde rastgele seçilmiş yaklaşık 1.250 seçmeni arayarak yönelttiğimiz kapsamlı anket sorularıyla Almanya’nın nabzını sürekli yokluyoruz. Böylece örneğin partilere bağlılığın yanı sıra katılımcıların taktik oy tercihlerini de hesaba katarak ve karşılaştırarak “projeksiyon” adı verilen bütüne yansıtma yoluyla sonuçları elde edebiliyoruz. Bu yöntemle eğer önümüzdeki Pazar günü seçim olsa ortaya çıkacak olası sonuçları öngörebiliyoruz.

Olasılık yasalarına göre anket katılımcılarının rastgele seçimi ve bunların gerekli minimum sayıya ulaşması sayesinde elde edilen sonuçlar temsili nitelik taşıyor. Büyük bir özen ve geçmiş tecrübelerimiz sayesinde olası hataları bertaraf etmeye çalışıyoruz. Fakat özellikle popülist ve radikal partiler söz konusu olduğunda büyük bir bilinmeyen paydanın da hesaba katılması gerekiyor çünkü bu partilere oy verecek seçmenler renklerini her zaman belli etmeyi tercih etmeyebiliyor. Bu etken değerlendirmelerde hesaba katılıyor. Fakat Brexit oylaması ve ABD başkanlık seçimlerinde gerçekleşen isabetsiz tahminlerle yeniden karşılaşılmaması için elde edilen verilerin yorumu özellikle uzmanlara bırakılmalı.

Çok önemli bir noktaysa seçim öncesi anketlerle seçim tahmininin aynı şey olmadığı gerçeğidir. Bu anketler yalnızca yapıldıkları andaki yönelimleri yansıtır fakat kimse dünyada gerçekleşecek siyasi gelişmeleri önceden tahmin edemez. Dolayısıyla ancak seçim günü gerçek tahminlerden söz edebiliriz. Anketlerin aksine bu tahminler, verileceği düşünülen değil, halihazırda verilmiş oyları temel alır. Sandıkların kapanmasıyla birlikte ilk sayımlara dayanarak yaptığımız hesaplamalara ve en sonunda seçim sonuçlarının açıklanmasına sıra gelir. Son olarak bize düşen, seçim sonuçlarının analizidir.”

Protokol: Christina Pfänder

© www.deutschland.de