Ana içeriğe geç

Oy hakkı: Değerli bir kazanım

Almanya’daki göçmen kökenliler neden oy kullanıyor? Göçmen kökenli üç kişi, oy kullanma nedenlerini anlatıyor.

Martina Propson-Hauck, 24.08.2021
Oy kullanmak için bekleyenler (2020 fotoğraf arşivinden)
Oy kullanmak için bekleyenler © picture alliance/dpa

26 Eylül’de Almanya’da yeni bir Federal Meclis seçilecek. Almanya’da oy kullanma hakkına sahip olan kişi sayısı 60,4 milyon. Tahminen bu kişilerin yüzde on ikisinden fazlası - bu da yaklaşık 7,4 milyon kişiye denk geliyor - göçmen kökenli. Bunlardan üçü, neden oy kullandıklarını anlatıyor.

Alexander Davydov, ilk defa oy kullandığında çok heyecanlandığını ifade ediyor. “Sesimi duyurabilmek için oyumu kullandım. Bunun gerçekten önemli bir şey olması, müthiş heyecan verici bir duyguydu.” Ailesi 1993 yılında, kardeşi ve Alexander ile St. Petersburg’dan Almanya’ya göç ettiğinde Alexander henüz beş yaşındaymış. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ülkede yaşayan Yahudiler, giderek daha da artan bir Yahudi karşıtlığıyla karşı karşıya kaldı. Yahudilerin büyük bir kısmı “mülteci kotası” uygulamasından yararlanarak Almanya’ya göç edebildi. Alexander’ın babası, okulda Almanca öğrenmiş olduğundan dili biliyormuş. Mühendis baba Dortmund’da iş bulmuş ve aile buraya yerleşmiş. Alexander, oy vermenin ailelerinde daima önemli olduğunu söylüyor. “Babam, oyunu daima aileleri destekleyen partilere veriyordu, bizim güvende olmamızı ve en kısa zamanda kendimize ait bir evimiz olmasını istiyordu” diyen Alexander şu an Frankfurt’ta spor editörü olarak çalışıyor. 2001 yılında ailesi Alman vatandaşlığına kabul edildiğinde Alexander 13 yaşındaymış. Lise bitirme sınavının ardından askerliğini yapmış, sonra da dünya yolculuğuna çıkmış: Sırtında çantasıyla Asya, Okyanusya, Batı Afrika ve Orta Doğu’yu gezmiş. Alexander, seyahate çıkmayı hala çok seviyor. “70’in üzerinde ülkeye seyahat ettim, diktatörlükler, krallıklar gördüm. Bir demokraside yaşıyor ve oy kullanabiliyor olmak benim için, her seyahatim sonrasında musluktan içtiğim bir bardak içme suyu gibi benzersiz bir değere sahip.”

Bir demokraside yaşıyor ve oy kullanabiliyor olmak benim için, benzersiz bir değere sahip.
Alexander Davydov, spor editörü

Sevgi Sanna, 70’li yılların başında Karadeniz’in güneydoğu kıyılarından annesinin çantasında Türkiye’den Almanya’ya geldiğinde henüz bir bebekmiş. Baden-Württemberg eyaletinde inşaat işlerinde çalışan babası bir süre sonra ailesini de yanına alabilmiş. Bugün 48 yaşında olan Sevgi, ailesinin hikayesini “tipik bir misafir işçi hikayesi” olarak tanımlıyor. Frankfurt/Main yakınlarında yaşayan Sevgi, 19 yaşında Alman vatandaşlığına geçmiş. Annesi ve yedi kardeşi de 90’lı yıllarda Alman vatandaşlığına geçmeye karar vermiş, ailede bunu yapmaya tek kişi babası olmuş. “Babam, kendini Almanya’da daima bir misafir olarak gördü, ileri yaşlarında da memleketine geri döndü.” Sevgi’nin babası,  Almanya’daki ağır çalışma yıllarının meyvesini toplayamadan Türkiye’de vefat etmiş. Türkiye’ye gerip dönüp dönmeme konusunda uzun bir süre kararsız kalan annesiyse nihayetinde çocukları ve torunlarının yanında kalmaya karar vermiş. Lise bitirme sınavının ardından üniversite eğitimi gören Sevgi bugün bir bankada çalışıyor. “İlk kullandığım oy benim için çok önemliydi, zira bu, bana Almanya’da evimde olduğum ve buraya ait olduğum hissini vermişti.” Sevgi, her seçimde mutlaka oy kullanıyor. “Politika konusunda Türkler çok hassaslar, gerek aile içinde gerekse de tanıdıklarla bir araya gelindiğinde, Almanlarda olduğundan farklı olarak bol bol politika konuşulur. ” Anneleri, hangi partinin hangi değerleri savunduğunu Sevgi’ye ve kardeşlerine soruyormuş. “Almancayı asla tam olarak öğrenmemiş olmasına rağmen, annem partiler konusunda bizden bilgilenir ve edindiği bilgilere göre oyunu kullanır.”

Oy kullanmak benim çok önemli, zira bu, bana Almanya’da evimde olduğum ve buraya ait olduğum hissini veriyor.
Sevgi Sanna, banka çalışanı

https://www.deutschland.de/en/2021-bundestag-elections

Amina Chebli’nin uzun bir süre sandık başına gidememesinin nedeni, “Almanca bilgisinin az olması” olmuş. 20 yıldır Almanya’da yaşayan 40 yaşındaki Faslı Amina, 2013 yılında Alman vatandaşı olmuş. Amina Chebli’nin en büyüğü 18, en küçüğü 5 yaşında olan dört çocuğu var. Ev kadını olduğunu söyleyen Amina, gönüllü olarak da spor alanında entegrasyon sorumluluğu rolünü üstlenmiş. Korona pandemisi esnasında Ren-Main bölgesindeki göçmen geçmişi olan kadınları evlerinden çıkararak hareket etmelerini ve spor yapmalarını sağlamış. Amina, aile içinde, dostlarıyla ya da komşularıyla hangi partiye oy verilmesi gerektiği konusunda uzun uzun sohbet etmeyi seviyor. Öte yandan “Herkes başka bir şey söylüyor!” demeden de edemiyor. Politik açıdan faal bir aileden gelen Amina’nın ağabeyi Fas’ta belediye başkanlığı yapıyor. Almancasını daha iyi bir seviyeye getirmiş olan Amina, bu yılki genel seçimlerde ilk defa oy kullanmak istiyor. Bu konuda Amina’nın bir önerisi var: “Partilerin Arapça dilinde daha çok bilgilendirme yapmasını isterdim.”

© www.deutschland.de

You would like to receive regular information about Germany? Subscribe here: