Yeni boyutlara doğru
Akar bant dünün yöntemi. Bugün kişiye özel ve tekil üretim yapma zamanı: 3D yazılarla mümkün.

Bir bisiklet zinciri Andy Middleton’nın hayatını bir günde değiştirdi. Kelimenin tam anlamıyla onu yeni boyutlara taşıdı. Oysa bakınca ortada hiç de çarpıcı bir şey yok. Ayrıca hiçbir zaman gerçek bir bisiklete de takılmayacak. Zira beyaz plastikten yapılma. Andy Middleton zinciri eline alıyor ve her bir baklasını parmaklarının arasından geçiriyor. Hipnotize olmuş gibi bakıyor bu plastik parçaya. Sanki parmakları arasında tuttuğu bu parçaya hala inanamıyor. Bu parça onun gözünde plastikten yapma basit bir bisiklet zinciri değil. Onun gözünde burada küçük bir mucize var. Zira zincir bir 3D yazıcının ürünü.
Bu bisiklet zincirini ilk kez eline alalı 5 yıl olmuş. O zaman bir teklif almış, 3D yazılar üreten İsrail firması Objet’e girmek isteyip istemediği yönünde. Aldığı teklife göre EMEA bölgesinde, yani Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da işin başına geçmesi istenmiş. O zamanlar sektörde sadece uzmanların bildiği 3D teknolojisiyle fazla bir işi olmamış. “Sonra 3D yazıcıdan çıkmış bisiklet zincirini gördüm ve o anda bu işi istediğimi anladım” diye hatırlıyor o dönemi, İngiltere doğumlu Middleton.
Şimdi bol ışıklı ofisinde siyah deri kanepesinde oturmuş başka bir dünyada yaşıyor. Karısı ve çocuğuyla birlikte, şık sokaklarıyla Düsseldorf’dan ayrılıp EMEA’nın merkezlerinden birinin bulunduğu “huzur dolu” Baden-Baden’de Rheinmünster yakınlarına taşınması değil bunun tek sebebi. Ya da başlangıçta bir çalışanı varken bugün ona bağlı 100 çalışan olması da değil. Sebeplerden biri 2008’de girdiği firmanın bugün artık beş yıl önceki firma olmaması.
Objet isimli firma Stratasys oldu. “Polyjet Matrix” ürünüyle sanayi uygulamalarına dönük spesifik bir 3D teknolojisi geliştiren İsrail firması bugün, İsrail-Amerikan sermayeli, farklı müşterilere hitap eden bir sektör liderine dönüştü. Stratasys birkaç ay önce MakerBot firmasını satın alarak, evinde kendi tasarladıkları fincanları, bireysel akıllı telefon kılıflarını veya kendine özgü oyuncak figürlerini üretebilen özel müşterilere de hitap etmeye başladı.
3D yazıcıyla mümkün şeyler bunlar. Ve daha fazlası. Nitekim EMEA yöneticisinin başka bir dünyada yaşamasının esas sebebini oluşturan şey 3D teknolojisi. 3D yazıcı alan firmaların ve hobi olarak üreticim yapanların sayısı giderek artıyor. 2012 yılında 3D yazıcı üreten firmaların dünya çapındaki ciroları 2,2 milyar Dolar’a ulaştı. ABD’li sektör uzmanı Terry Wohler’in öngörüsüne göre 2015 yılına kadar ciro 3,7 milyar Dolar’a çıkacak. Andy Middleton’e göre Almanya en önemli pazarlardan biri. “Alman sanayisinde şu anki toplam 3D yazıcı sayısı 8500. Bu rakam Almanya’yı dünya çapında ABD’nin ardından ikinci sıraya yerleştiriyor.”
3D yazıcıya atfedilen yetenekler adeta büyücü işi. Middleton özlü bir ifadeyle “bunlar akar band çağını bitiriyor ve yeni bir çağ başlatıyor” diyor. Zira bu teknolojiyle tekil ürünler kitlesel ölçekte üretilebilecek; kısa sürede ve daha az malzeme ve masrafla. Bu yazıcılara bakıldığında böylesi bir yenilikçi potansiyeli görmek de pek mümkün değil. Bir sandığı andırıyorlar ve tek renkliler. Üstelik birçoğu da bayağı gürültülü. Cihazın içinde neler olduğunu şeffaf bir kapak gösteriyor. Bir parçanın yazılması tamamlanınca, kapak açılıyor ve adeta servis tabağında sunulan yemek gibi karşınızda istediğiniz ürün. Bir 3D yazıcı mürekkep püskürtmeli yazıcılara benzetilebilir: Başta sıvı olan bir malzeme, üzerinde çok sayıda meme bulunan yazıcı kafası tarafından katman katman işleniyor, sonra da mor ötesi ışınlar altında sertleşiyor. Firmalar bu cihazla örneğin prototip modeller hazırlıyorlar. Andy Middleton’u hemen ikna eden o plastikten bisiklet zinciri gibi parçalar.
Ya da tanıtım amaçlarına hizmet etmek için hazırlanan minyatür otomobiller. Firmalar 3D yazıcılarla, hızlı, hesaplı ve fazla bir uğraşa gerek kalmadan istendiği yer ve zamanda ürün üzerinde değişiklikler yapabilirler, aynı şeyin çok çeşitli versiyonlarının çıktısını alabilirler ve hangi modelin seri üretime en uygun olduğuna çabucak karar verebilirler. Daha erken aralıklarla cirolar elde edecekler ve hammadde ve üretim harcamaları ciddi boyutlarda azalacak, çünkü sadece gerçekten ihtiyaç olduğu kadar malzeme kullanılacak. Cihazın kullanılabileceği uygulama alanları neredeyse sınırsız. EMEA’nın yöneticisi, geriye doğru taralı hafif kırlaşmış saçlarını sıvazlıyor ve saymaya başlıyor: Lady Gaga’nın ayakkabısı, çamaşır makinesi yedek parçaları, Boeing için uçak parçaları, hatta besin maddeleri, binalar, dişler, kemikler, dahası organlar ve protezler de yazdırılabiliyor. Genelde Andy Middleton tıpla ilgili büyük beklenti içinde. Ameliyat öncesi alıştırma yapmak için bir tümörün modelini çıkaran cerrahlardan söz ediyor. “Hastalar başarı şansının yükselmesinden ve hastane masraflarının düşmesinden yarar sağlayacak” diyor. Yakın bir zamanda gerçekleşmesini beklediği şey, kitlesel tek tip üretimin yerini, kişilere uygun ürünleri kitlesel miktarlarda üretilebilen ürünlerin alması ve üretimin, işçi ücretlerinin düşük olduğu ülkelerden klasik sanayi ülkelerine geri dönmesi.
“Bir sonraki sanayi devrimi”nde 3D yazıların yaptığı gibi kişilere uygun üretimin yanısıra önemli bir nokta daha var: Tekilleşmiş üretim. Bu uygulama üretim sürecini dijitalleştirerek süreci esnekleştiriyor, akıllı ve verimli hale getiriyor. Bu ikinci eğilim çılgın hayalleri tetikliyor. Sözgelimi sanki gizli bir el tarafından yönetilen parçaların kendi başına hareket eden nakil sistemleri tarafından alınıp kablosuz bir ağ içinde bu malzemenin nasıl bir işlemden geçeceğinin belirlenmesi. Ama sanayi mevcut durumda henüz iki boyutlu düzeyi aşmış değil. Bu iki boyutluluğu gösteren bir şey örneğin kağıt yığınları.
Johann Hofmann birçok firmadaki bu “kırtasiye ekonomisi”ni çok iyi biliyor. Üretim süreci uzmanı Hofmann 26 yıl boyunca kağıt yığınları karşısında ne tarafa yöneleceğini şaşırmış zira. Makine mühendisliğinden mezun olduktan sonra Regensburg’da bulunan, kademeli şalter üretiminde sektör lideri olan makine fabrikası Reinhausen’da (MR) makine programlayıcısı olarak işe girmiş. Bu ürünler, enerji tedarikçilerinin şebekeye verdiği elektriğin voltajının sürekli aynı düzeyde kalmasını sağlıyor. Hofmann programlamadan büyük keyif alan bir mühendis olarak tüm gün bilgisayara birtakım sayı kodları girmekle meşgulmüş. Ama üretim bölümündün çalışanları sürekli işini bölüp duruyormuş. Sürekli araya girdiklerinden sükunet içinde programlamasını yapamıyormuş.
Seksenli yıllarda fabrikaların sırdan hali olan şey Johann Hofmann için bugün tasavvur edilemez. Gelen üretim emirlerinin istisnasız olarak kağıtlara yazılı olduğunu, üretim yeri dosyaları halinde bir istasyondan diğerine iletildiğini belirtiyor. “Bütün gün bu dosyaları makine ustalarına, ayarlama görevlilerine ve ustabaşlara götürmekten başka işleri olamayan iki kadın çalışan vardı.” Üretim talimatında bir şey değişecek olduğunda (ender olmayan bir durum) dosya elle yazılmış değişikliklerle bu iki görevliye veriliyor, onlar da Hofmann’a ulaştırıyormuş. Yukarı Pfalz kökenli Hofmann sabırlı biri olmasına rağmen bu sürekli bölünmelere zor tahammül ediyormuş. Hem de mesleki yaşamının başlarındayken. Birşeyden eminmiş: İşini tutkuyla sürdürebilmesi için bir şeylerin değişmesi gerek.
Aradan on yıllar geçse de sonunda bu hedefe ulamış durumda. Bugün makine fabrikası Reinhausen’de tüm işlemler web tabanlı yürüyor. Bunun anlamı: Programlama kağıtları ve iş yeri dosyaları mazide kaldı; üretim kağıt kullanılmadan yapılıyor. Johann Hofmann’ın değiştirdiği daha başka birçok şey var. Sağladığı şeylerden biri, üretim sürecine katılan tüm aktörlerin (insan olan ve olmayan, yani söz gelimi depo elemanları ve ustabaşlarının yanısıra alet edevat deposu, kalite kontrol aşaması veya üretim makineleri) dijital yoldan birbirleriyle iletişim haline olması ve son durum hakkında güncel bilgiye sahip olmaları. Bütün bunlar “siber psişik sistem” denen bir dağıtım merkezi üzerinden gerçekleşiyor.
Hofmann kendi çözümünü bir havalimanın organizasyonuna benzetiyor. “Düşünün” diyor, “bir pilotun bütün işlemleri bizzat yaptığını. Nereye park edebileceğini kendi öğrenecek, apron görevlilerinden kendisini park yerine sevk etmelerini rica edecek, yer personeline bagajları indirme talimatları verecek. Ve hepsi için formlar dolduracak. Eskiden MR’de bütün işler böyle yürüyordu.” Hofmann öfkeli bir sesle ekliyor: “Ve Almanya’da birçok fabrikada gündelik akış hala böyle.” Gerçi bu durumda da başarılar elde edilebiliyor, Alman sanayisinin ihracat gücünün de gösterdiği gibi. Ama üretim sektöründeki firmaların karşılaması gereken koşullar açısından çıta yükseliyor. Johann Hofmann’ın üstü ve MR’in genel müdürü Nicolas Maier-Scheubeck sorunu isabetli biçimde ifade ediyor: “Her müşteriye mavi boncuk veriliyor, ama fabrika içinde üretim süreçleri standart yürüyor.”
Bütün bunların sorunsuzca işlemesi için 20 yıl harcanmış. Çözümünün neden bu kadar zaman aldığı sorusuna Johann Hofmann epeydir şaşırmıyor. “Önce verilerin genelini ve bunlarla bağlantılı bilgileri önümüzde görebilmemiz gerekiyordu ki her şeyi akıllı sistemle birbirine bağlayabilelim. Devasa veri miktarlarıyla bu işler epey zaman alıyor.” Getirdiği çözümün, dijital bir fabrikanın temel gereklerini sağlıyor olmasından gurur duyuyor. Keyifle ekliyor: “Sanayi 4.0 ile bunun adının bulunmuş olması da güzel.”
Üretim yerini dolaşırken gözleri parlıyor ve bugün kendisi için en güzel şeyin makineleri konuşurken görmek olduğunu anlatıyor. Tam olarak ne konuştuklarını bilmenin de. İşe başlamasından on yıllar sonra da programlama işini sükunet içinde yapacak durumda değil. Ama artık bu onun görevi değil. Gerçi arada bir, iş arkadaşları onun ofisinde peyda olup, iyileştirmeler için ondan öneri almak istiyorlar. Bugün bu bölünmelerden keyif alıyor, zira kendi çözümünü sürekli biraz daha iyileştirerek rüyasına bir adım daha yaklaşıyor.