Ana içeriğe geç

Krizin döngüsünü kırmak

Bilançoları kontrol et, riskleri minimize et: Avrupa mali ve borç krizine karşı bir bankalar birliği kurma yoluna gidiyor.

16.01.2014
© picture-alliance/Klaus Ohlenschläge - Financial Crisis, Skyline Frankfurt

Mali krizin 2008 Güzünde başlamasından bu yana beş yıl geçti ve Avrupa hala zorluklarla boğuşuyor. Krizin bu kadar drengen olmasının bir nedeni de bankalarla ülkelerin sorunlarının çok içiçe olması. Avro krizinin zirvesinde bir kısır döngü gözlemlenebildi: Krizden ağır etkilenen bankalar kamu kaynaklarıyla batmaktan kurtarıldı, böylece de krizdeki ülkelerin borç miktarları yükseldi. Bu durum mali piyasalarda güvensizliğe ve devlet tahvilleri kurunun çözülmesine yol açtı, bu da dönüp banka bilançolarını olumsuz etkiledi. Böylece mali kriz giderek derinleşti; ta ki Avrupa Merkez Bankası (AMB) Mario Draghi 2012 Temmuzunda Avro’yu her pahasına olursa olsun tutacakları sözünü verip piyasalar yatışana kadar. Ama net olan bir şey de, getirileceği bildirilen borç satın alma programının, krizin ancak birkaç semptomunu yok edebildiği.

Artık siyasetçiler de merkez bankası şefleri de açıkça itiraf ediyorlar, Avrupa’nın banka krizini temizlemede zaman kaybedildiğini. Piyasa, çok miktarda batak kredi vermiş olmalarından dolayı bankalara güven duymuyor. Firma danışmanlık kuruluşu Ernst & Young’un yaptığı güncel bir araştırmaya göre, geri ödenmeyen veya vadesinde ödenmeyen kredilerin oranı yüzde 7,8 gibi rekor bir düzeyde; toplamda 940 milyar Avro. Kredi zararlarında en kötü durumda olan ülke buna göre İspanya (yüzde 12) ve İtalya (yüzde 11,5), en rahat durumda olan Almanya (yüzde 3,2). Krizdeki birçok banka artık pek kredi veremeyecek durumda.

Şimdi Avrupa geniş bir temizlik projesi başlattı: “Bankalar Birliği”. Bu yapı sarsılmış olan Avro Para Birliği’ni tahkim etmek. AMB müdürü Lüksemburglu Yves Mersch konuyla ilgili şunları söylüyor: “Bir para birliğinin banka birliğine ihtiyacı var; bunun önemli bir sebebi, istikrarlı bir banka sektörünün sağlam bir para birimi için vazgeçilmez tamamlayıcı olması”. Finans sektörünün üç ayak üzerinde durması isteniyor: Birincisi ortak bir banka denetim yapısı, ikincisi yaşama şansı olmayan bankalarla ilgili ortak bir tasfiye akış sistemi, üçüncüsü de Avrupa ölçeğinde bir mevduat güvencesi. Bu üç unsurun her biriyle ilgili sıkı tartışmalar yürütülüyor. Ortak bir mevduat güvencesine karşı güçlü dirençler var. En fazla yol almış olan nokta banka denetimleriyle ilgili ha­zırlıklar, devlet ve hükümet başkanları yılın bitmesinden kısa süre önce aldığı kararla “ortak çözüm mekanizması”nı (resolution mechanism) getirdi.

İstikrarlı bir bankalar mimarisi, siyaset dünyasının umduğu üzere, Para Birliği’nin zayıf noktalarındaki çatlakları dolduracak. İlk amaçlanan şey, finans sektöründeki kalıntı yükleri bulmak. Daha sonra zayıf bankaların sermaye yapısının yeniden düzen­lenmesi gündeme gelecek, kurtarılamaz durumdaki bankaların tasfiyesi yoluna gidilecek. Bunun ilk adımı 1 28 büyük bankanın bilançosunun AMB tarafından 2013 Kasımında başlayan kapsamlı bir dene­timden geçirilmesi. AMB müdürlüğüne getirilen Alman Merkez Bankası müdür yardımcısı Sabine Lautenschläger, bilanço denetiminin öneminin altını çiziyor: “Bu yolla öncelikle şeffaflık sağlamak ve olası eski yükleri ortaya çıkarmak istiyoruz.” Ancak bu yolla güven yeniden pekiştirilebilir ve “halen varolduğu üzere banka bilançolarındaki zaafiyet konusundaki genel kuşku” ortadan kaldırılabilir.

Öngörülen çalışma birkaç parçadan oluşuyor: Önce tek tek bankalardaki riskli portföyler saptanacak. Bunlar sözgelimi İspanya’daki gayri menkul kredileri olabilir, Almanya’da bazı eyalet bankalarının ve Commerzbank’ın defterlerindeki çok sayıda gemi kredisi kuşkulu. Bir sonraki adımda AMB denetçileri, değer devamlılığı açısından pozisyonları denetleyecek. Buna ek olarak Avrupa Bankalar Denetim Kurulu 2014 yılında bir stres testi uygulayacak. Burada bir iktisadi kriz durumunda bankaların kayıpları simülasyonla canlandırılacak. Bankaların testten sonra yeterli teminat gösterebilmesi gerekiyor: Bu da en az yüzde sekizlik, karşılığı olan öz sermaye oranı demek. Bu miktar G20 ülkelerinin geleceğe yönelik olarak onayladığı Basel III Kuralları’nın öngördüğünden biraz daha fazla. 2014 Ekiminde bilanço ve stres testlerin sonuçları açıklanacak.

Bazı kurumların işi zor olacak görünüyor. Eğer sermaye boşlukları ortaya çıkarsa, bankaların ihtiyaç duyulan sermayeyi ilk planda yatırımcılardan sağlaması gerekiyor. AB Maliye Bakanları gelecekteki banka kurtarma operasyonlarıyla ilgili olarak bir “kafelet zinciri” olmasını kararlaştırdılar: Önce banka sahipleri ve alacaklılar, sonra da 100.000 Avro’nun üzerindeki büyük hesap sahipleri devreye girecek; yani vergi ödeyenler üzerinden bir “Bail-out” yerine yatırımcılar üzerinden bir “Bail-in”. İkinci sırada ulusal devletlerin zayıf düşen finans kuruluşlarını desteklenmesi öngörülüyor. AMB müdürü Mersch şunun altını çiziyor: “Bankalar Birliği arka kapıdan bir transfer birliği değil.” Herkes kendi kalıntı yüklerini temizlemek zorunda. Bu “Bail-in” kuralları gelecekteki banka krizlerinde devreye sokulacak. Ama bu kurallar 2016’dan itibaren, yani bankalar denetim sisteminin başlamasından bir yıl sonra geçerli olacak.

AMB’da, bankaların sermaye yapılarının yenilenmesinde özel ve ulusal kaynakların yeterli gelme­mesi durumunda ne olacağı konusunda endişeler besleniyor. Yatırımcılar güvensizlikten dolayı taze sermaye konusunda aşırı çekingen davranabilirler. Bu nedenle Merkez Bankası bir Avrupa Güvenlik Ağı (“backstop”) kurulmasından yana. Avro Kriz Fonu ESM’nin burada ödemeyi yapacak merci olabileceği düşünülüyor. Ama burada da Almanya’nın kaygıları devreye giriyor ve bankalar sorununun Avrupa düzeyine yeniden taşınmasına sebep olunabileceğinden korkuluyor.

Bu konuda Avrupa’yı bir fay hattı ayırıyor: Krizden çok etkilenen güney Avrupa ülkelerinde, örneğin İspanya ve İtalya’da, ama Fransa’da da, çokları sermayenin yeniden yapılandırılmasının ESM gibi Avrupa ortak kaynaklarından karşılanmasını arzu ediyor. Almanya’daysa bu düşünce çok sayıda eko­nomistin şiddetli itirazlarına yol açtı. Zira Alman partileri hala, 2013 Federal Meclis seçimlerinde Avro karşıtı parti “Alternative für Deutschland”ın parlamentoya az kalsın girmiş olmasının korkusunu iliklerinde hissediyorlar. 2013 sonunda devlet ve hükümet başkanlarının kararına göre (Almanya bu kararlarda önemli nopktalarda ağırlığını koydu, ama bazı ödünmler de verdi) Noelden kısa süre önce başlatılacak adımlarla, ulusal çözüm fonlarının topluluk düzeyine taşınmasına yönelinecek. Kurtarılamayacak duruma düşen bankaların kapatılması için ayrılan kaynak on yıl sonra 55 milyar Avro’ya çıkacak. Birçok ekonomist büyük bir banka krizinde bu meblağın yeterli olacağından kuşku duyuyor.