Ana içeriğe geç

Wim Wenders – Filmin dünya seyyahı

O en önemli Alman rejisörlerden birisi ve fotoğraf olarak da bir isim yaptı: Wim Wenders.

Jürgen Moises, 05.05.2025
Wim Wenders Avrupa Film Ödülleri 2024 ödül töreni sırasında
Wim Wenders Avrupa Film Ödülleri 2024 ödül töreni sırasında © picture alliance / Sebastian Gabsch

Wim Wenders şahsıyla ilgili olarak ilk etapta kendisinin bir “Seyyah” olduğunu söylüyor. Gerçekten de filmlerinde yolculuklar önemli bir rol oynuyor: İster Wenders’e 1984 yılında Cannes’da Altın Palmiye ödlünü kazandıran “Paris, Texas“ olsun veya ister 1999 yapımı ve Avrupa Film Ödülü’nün yanı sıra Oscar’a aday gösterilen Buena Vista Social Club. Ya da 2024 yılında Japonya’nın adayı olarak Oscar yarışına katılan en son sinema filmi “Perfect Days“.

Teksas’tan Havana’ya ve Tokyo’ya kadar

Melankolik yol filmi “Paris, Teksas“ta Harry Dean Stanton’un canlandırdığı Travis yola koyulup Teksas’ta yaşayan eski karısı Jane’i (Nastasya Kinski) ararken, diğer iki filmi Wenders’in kendi yolculuklarına dayanıyor. Rejisör “Buena Vista Social Club” filmi için Havana’ya ve “Perfect Days” filmi için de Tokyo’ya giderek filmi burada sadece birkaç günde tamamlamış. “Perfect Days” filminin ilk kez Japon olmayan birinin Japonya adına Oscar’a aday gösterilmesi, rejisör olarak Wenders’in kalitesi hakkında çok şey ifade ediyor. Ayrıca onun Japon kültürüne karşı saygısını ortaya koyarak kanıtlıyor. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Analog sevgisi

Wim Wenders’i tanımayanlar için “Perfect Days“ iyi bir başlangıç. Çünkü ana karakter olan tuvalet temizlikçisi Hirayama (Kōji Yakusho) Wenders’in çok fazla yönünü yansıtıyor: Hirayama kendi rutinlerini sevmekle kalmıyor. Analog kasetlerden dinlediği Lou Reed ve Patti Smith’in müziğini de seviyor. Bir analog kamera ile fotoğraf çekiyor ve William Faulkner ile Patricia Highsmith’in kitaplarını okuyor. Bu analog, fotoğrafçılık, müzik ve Amerikan kültürü sevgisi, 1945 yılı Düsseldorf doğumlu Wenders’in eserlerinde de iz bırakıyor. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Wenders’in film yapımcısı olarak ilk dönemleri 

Bunların çoğu ilk filmi olan 1970 yapımı “Summer in the City” filminde hissediliyor. Siyah beyaz olarak çekilen 16 mm’lik film, Wenders’in Münih Televizyon ve Film Üniversitesi’ndeki bitirme teziydi. Oralara gideceği öngörülen bir şey değildi. Rainer Werner Fassbinder veya Werner Herzog gibi 1970’lerde Alman sinemasını yenileyenler arasında yer almasına rağmen önceleri ressam, rahip veya saksafoncu olmak istiyormuş. En güzel erken dönem filmleri arasında “Alice Kentlerde” (1974) ve “Zamanın Akışında“ (1976) bulunuyor. Her ikisi de yol filmi, çok eski bir Amerikan tarzı, öyle ki Wenders buna hassas erkek figürleri gibi şeylerle yeni bir hava katmış.

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Travma olarak Hollywood

Wenders, 1977 yapımı bir Patricia Highsmith uyarlama filmi olan “Amerikalı Arkadaş“ için Dennis Hopper, Nicolas Ray ve Samuel Fuller gibi Amerikalı arkadaşları kamera önüne aldı. Film büyük başarı kazandı ve neticede ABD’li rejisör Francis Ford Coppola Wenders’i Amerika’ya çağırdı ve burada “Hammett“ (1982) ile Hollywood’a adım attı. Film Wenders için travmatik bir deneyime dönüştü: Kendisini Hollywood’da çok kısıtlanmış hissetti. Yaşadıklarını çektiği “Olayların Gidişi” filmiyle beyaz perdeye aktarır ve bu filmle 1982 yılında Venedig’de Altın Aslan ödülünü kazanır. İki yıl sonra Cannes’da ödül kazandığı “Paris, Teksas” ve 1987 yılında da belki de en çok bilinen “Berlin Üzerindeki Gökyüzü” filmini çeker. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Belgesel film yapımcısı olarak güçlü dönüş

Bu filmde Bruno Ganz ve Otto Sander içlerinden biri bir kadına aşık olan iki meleği oynuyor. Film gücünü özellikle o zamanlar halen ikiye bölünmüş durumdaki Berlin’deki şiirsel siyah beyaz çekimlerinden alıyor. Ganz ve Sander’in yanında Peter Falk ve Nick Cave de filmde oynuyor. Wenders’in bundan sonraki filmlerinin neredeyse tamamı hüsrana uğruyor. Buna karşın 1999 yılında “Buena Vista Social Club” ile belgesel film yapımcısı olarak güçlü bir geri dönüş yapıyor. Koreograf Pina Bausch hakkındaki belgesel filmi “Pina” ile 2011 yılında ilk 3D filmini çekiyor. “Every Thing Will Be Fine“ (2015) filmiyle bu tekniği bir sinema filmi için kullansa da bu yine hayal kırıklığıyla neticeleniyor. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

3D’de yeni perspektifler

Brezilyalı fotoğrafçı Sebastião Salgado hakkındaki belgesel “Toprağın Tuzu” ile 2014 yılında gecikmiş bir başarı yakalıyor. Wenders Papa Franziskus hakkında bir başka belgesel („Ein Mann des Wortes“, 2018) çekti ve bunu 2023 yılında çektiği ünlü Alman ressam Anselm Kiefer hakkındaki “Anselm – Das Rauschen der Zeit“ bir 3D filmi takip etti. Bu teknik burada büyük bir avantaj sağlıyor. Kiefer’in sanatını elle tutulacak ölçüde izleyicilerin yakınına getiriyor. Ayrıca film Wenders’in ressamlık kadar müzik ve dine olan ilgisini hiç kaybetmediğini gösteriyor. 14 Ağustos 2025 tarihinde 80. yaşını kutlayacak olan Wim Wenders şu sıralarda mimar Peter Zumthor hakkında bir 3D belgesel çekiyor. Ayrıca kısa süre önce “Die Schlüssel zur Freiheit” (Özgürlüğün Anahtarı) kısa filmini çekti ve bu filminde kişisel bakış açısından 7 Mayıs 1945 gecesinden günümüzün Avrupa’sına ve dünyasına kadar geçen dönemi anlatıyor. Wenders’in film yolculuğu devam ediyor. 

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.