Ana içeriğe geç

“Uygarlık tarihinin en büyük başarısı“

AP seçimleri öncesinden Avrupa’dan yana çıkış yapan pek çok insan var. Avrupa’nın kendilerine ne sağladığını ve Avrupa deyince ne anlamak gerektiğini biliyorlar. Üç görüş.

16.04.2019
Nini Tsiklauri: AB aktivisti ve AP milletvekili adayı
Nini Tsiklauri: AB aktivisti ve AP milletvekili adayı © Viktoria Fellinger

AB uygarlık adına insanlık tarihinde görülmemiş bir başarı. Bu eşsiz fikri başarıyla ileri taşıma ve bu süreçte iyileştirme hedefi beni, Avrupa için yürüttüğüm sivil toplum alanındaki çalışmalarımı bırakarak siyasete yönelmeye teşvik etti. Özellikle geçtiğimiz iki yılda sokakta pek çok insana kulak verdim. Fikirlerin, beklentilerin ve eleştirilerin çeşitliliği benim AB Parlamentosuna seçilerek temsil isteği yönünde bir görev duygusu uyandırıyor: AB vatandaşları için daha geniş haklar, şeffaflık, bilgi, katılım sağlama ve bunlarla birlikte Avrupa Birliği için daha sıkı çalışma görevi.

AB vatandaşlığının yürürlüğe girebilmesi için atılması gereken adımlar o denli zor değil. Fakat bu adımlar Avrupa’daki insanların Avrupalılık kimliğini daha iyi hissedebilmelerini ve onları AB’ye daha da yaklaştırmak için kaynaşmalarını sağlamak için çok önemli olacaktır. Bu adımların bir AB anayasası için kurulacak vatandaş komiteleriyle bütünleşmesi ve AB Parlamentosunun Avrupa egemenliğinin, yani AB vatandaşlarının kayıtsız şartsız temsilcisi haline gelmesi gerekir. Avrupa pasaportu ve Avrupa Birliği Vatandaş İnisiyatifinin reformdan geçmesi bu doğrultuda atılacak ilk adımlar olabilir.

Küresel sorular ve sorunlar ancak kendine güvenli, çevre bilincine sahip, hareket, karar alma ve savunma becerisi yüksek bir Avrupa ile çözülebilir. Bu yüzden oybirliği zorunluluğundan kurtulmuş ortak bir dış politikaya, barışı güvence altına alacak bir AB ordusuyla güçlendirilmiş bir Avrupa güvenlik doktrinine, dış sınırların korunmasında net bir tutumla paralel bir Avrupa göç politikasına ve her şeyden önce Birleşik Avrupa için daha büyük cesarete ihtiyacımız var!”

Nini Tsiklauri Gürcistan kökenli bir Alman vatandaşı ve Viyana’da yaşıyor. Yazar ve AB aktivisti olan Tsiklauri 2019 seçimlerinde Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı.

AB siyasi açıdan insanlığın bugüne dek geliştirdiği en ilerici proje.
Juuso Järviniemi, “The New Federalist”in yazı işleri müdürü

“Avrupa hem bir fırsat hem bir zorunluluk”

“Avrupa Birliği siyasi açıdan insanlığın bugüne kadar geliştirdiği en ilerici proje. O yalnızca daha önce düşmanlıkla yoğurulmuş ve tükenmiş ülkeler arasındaki savaşlara dur demeye dönük başarıya ulaşmış bir çabayı temsil etmekle kalmıyor. Avrupa Birliği aynı zamanda eğitim ve askeri araçları devreye sokmadan ortak bir siyasi kimlik oluşturmaya dönük belki de ilk deneme.

Avrupa benim için hem bir fırsat, hem de bir zorunluluk. Birleşik bir Avrupa vatandaşlarına, eğitimden çalışmaya ve tüm Avrupa’dan gelen uygun fiyatlı ürünler alma olanağına kadar çok geniş fırsatlar sunabilir. Öte yandan bu proje bir zorunluluk: Brexit bize AB’nin olmadığı bir geleceğin nasıl olabileceğini gösteriyor ve bu hiç de cazip bir tablo değil. Başka seçenekleri de gördükten sonra omuz omuza durmamız gerektiği daha da aşikar hale geliyor: Avrupalılık kimliğinden yana karar kıldığımız takdirde bu bize mutluluk getirecek.

Avrupalıların bu bağlamda ister yakın isterse uzak bir zamanda daha demokratik bir Avrupa Birliği oluşturmak için gereken güç ve cesareti bulacağına inanıyorum. Kararları başta vatandaşlarının alacağı bir Avrupa olacak bu. Vatandaşlarına asgari bir sosyal güvence sunabilecek ve Avrupalıları askeri saldırılardan koruyabilecek bir Avrupa Birliği.”

Juuso Järviniemi Finlandiya doğumlu ve öğrenimini İskoçya’da sürdürüyor. Şu anda Erasmus Programı çerçevesinde Paris’te değişim öğrencisi olan Järviniemi, Young European Federalists (JEF) adlı birliğin üyesi ve “The New Federalist” dergisinin yazı işleri müdürü.

Juuso Järviniemi Young European Federalists’e üye.
Juuso Järviniemi Young European Federalists’e üye. © privat

“Halkın Avrupası’na inanıyorum“

“Avrupa Birliği benim yaşam alanım, benim memleketim. İlk okula Antwerp’de başladım, mektup arkadaşım Almanya’nın Viersen kentinde yaşıyordu, Öğrenimimi Roma’da tamamladım. Borussia Mönchengladbach ve Juventus Turin en sevdiğim futbol takımları; tabi Olympique Lyonnais’den sonra. Brüksel’de yaşadım, Milano’da çalıştım ve Berlin’de hayaller kurdum. Fakat Avrupa benim için yalnızca büyük kentlerden ibaret deği: Savoie Bölgesi’nde şu anda yaşamakta olduğum, Chambéry, İtalya’nın Latium bölgesindeki Viterbo, Chiemgau’daki Ruhpolding, Liège yakınlarındaki Seraing ve İrlanda’da Clifden.

2015 yılındaki terör saldırıları karşısında François Hollande’ın sınırları kapatma kararı almasından, Brexit referandumundan ve İtalya’nın yanı sıra Macaristan ve Polonya’da popülist partilerin iktidara gelmesinden sonra yeni bir Avrupa Rönesansının gerektiğine inanıyorum. Yeni entegrasyon projeleri başlatmamız gerek: sosyal haklardan savunma ve vergiye kadar. İşte o zaman Ulrike Guerot’nun tasvir ettiği Avrupa Cumhuriyeti’ni  hayata geçirme şansımız olabilir.

Ben halkın Avrupası’na, yani daha önce Ukrayna’nın Başkenti Kiev’deki Maidan gösterilerine ya da bugün paradoksal şekilde İngiltere’de ya da Pulse of Europe inisiyatifinin gösterilerinde olduğu gibi insanların taşıdığı bir Avrupa’ya inanıyorum. Sokaklarda insanların coşkuyla taşıdığı Avrupa Birliği bayrağı güçlü bir sembol. Bu Avrupa’nın geçmişi ve geleceği arasında yaşamakta olduğu duraklama ve çekince anını aşmamızı sağlayabilecek fırsatlardan biri.”

Marc Lavedrine Avrupa’nın farklı şehirlerinde büyümüş bir Fransa vatandaşı. Öğretmen ve danışman olarak çalışan Lavedrine Pulse of Europe inisiyatifinin Chambéry temsilcisi.

Marc Lavedrine (arka sırada solda) Pulse of Europe hareketinin Fransa’daki destekçilerinden.
Marc Lavedrine (arka sırada solda) Pulse of Europe hareketinin Fransa’daki deste © privat

© www.deutschland.de

You would like to receive regular information about Germany? Subscribe here: